"
Bizim için en iyisinin ne olduğunu bildiğimizi sanırız bazen. Bazen de dualarımızın bizim istediğimiz şekilde kabul edilmesini o kadar çok hayal ederiz ki dualarımızın aslında çoktan kabul edildiğini fark edemeyiz. Ve bazen güzelliği tecrübe edebilmemiz için sıkıntı çekmemiz gerekir.
"
Peygamber (s.a.v)'e yedi kişi geldi. Her sahabe bir kişiyi misafir etti. Peygamber (s.a.v) de bir kişiyi ağırladı ve o kişiye ismini sordu. O kişi isminin Gazvan olduğunu söyledi. Peygamber (s.a.v) yedi koyundan süt sağdı ve ona ikram etti. Gazvan sütün hepsini içti. Peygamber (s.a.v) ona:
"Müslüman olmak ister misin?" dedi. O da "Evet" cevabını verdi ve Müslüman oldu. Peygamber (s.a.v) Gazvan'ın kalbine elini sürdü. Ertesi sabah olduğunda bir koyundan sağılan sütü ikram etti ve Gazvan o sütü bile bitiremedi. Peygamber (s.a.v) ona,
"Neden içmedin?" diye sordu. Gazvan da "Seni hak ile gönderen Allah'a yemin olsun ki doydum" dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Dün yedi bağırsağınla içiyordun bugün ise bir bağırsağınla içtin..."
İslâm’ın güzelliği ve teferruatı, incelikleri, hikmetleri hadîs-i şerîfleri okuyunca anlaşılır. Hadîs-i şerîfleri, sağlam hadis kitaplarını okuyacağız. Çürük, kimin tarafından yazıldığı belli olmayan kitapları okumayacağız. Hadîs-i şerîfin çürüğü olmaz da adam çürük adamdır; bir kitap yazmıştır, millet onu bir şey sanıp okuyor. Bana böyle bir kitap getirdiler, cahillik ummanı. Bir sayfada yirmi-otuz tane hata yapmış. Âyet olmayan bir cümleciği “âyet” diye zikrediyor. Âyeti bile, Kur’an’ı bile bilmiyor. Kitabını yakmak lazım! İçinde biraz Allah, Peygamber sözü geçiyor, çiğnenmesin diye yakmak veya gömmek; okutmamak lazım! Adam da ortada efe gibi dolaşıyor. Halbuki hiçbir şey bilmiyor; çok cahil, zır cahil. O kitapları okumamak; büyük alimlerin, büyük müçtehidlerin, çok değerli kimselerin yazdığı kitapları okumak lazım.
Bizim için en iyisinin ne olduğunu bildiğimizi sanarız bazen. Bazen de dualarımızın bizim istediğimiz şekilde kabul edilmesini o kadar çok hayal ederiz ki dualarımızın aslında çoktan kabul edildiğini fark edemeyiz. Ve bazen güzelliği tecrübe edebilmemiz için sıkıntı çekmemiz gerekir. Ama kesin bildiğim bir şey var ki Allah bizi hiçbir zaman yalnız bırakmaz. Şah damarımızdan daha yakındır. Her şeyi işitendir, bilendir.
“ Bizim fikrimize göre İslâm’ın yüceliği, tabii, hurâfelerden ve esâtirden âri bir din oluşundadır.
Güzel bir vücudun, sanatlı ve zengin elbiselerle güzelliği artmaz; bilakis örtülmüş olur. İslâm, incelenmeye ne kadar açık konulursa güzelliği o derece artar “
“İslâm’ın ilk yıllarında Mescid-i Nebevî, geceleri hurma dalları yakılarak aydınlatılırdı. Temim ed-Darî, Şam’dan Medine’ye birkaç kandil, fitil ve bir miktar yağ getirdi. Hizmetçisi bunları Mescid’e asarak, akşam hepsini yaktı. Peygamberimiz Mescid’e girince bu durumdan çok memnun kaldı ve Temim’e:
“Sen İslâm’ı nûrlandırdın, Allah da seni dünya ve ahirette nûrlandırsın,” diye dua etti. Kandili hazırlayıp yakan hizmetçinin “Fetih” olan ismini de “Sirac / kandil” olarak değiştirerek onurlandırdı.”
-İbn Abdilber
İnsan hakkında konuşmak, yazmak kimi zaman çok kolay kimi zaman ise zordur.
Çünkü insan, insana veya kendisine kimi zaman çok yakın iken, kimi zaman ise hayret edilecek derecede varlığından uzak ve yabancı bir varlıktır.
İnsan hakkındaki bu çalışma İslami düşüncenin genel bir yansımasıdır.
Yazarımız; İnsanı evrende ve kendi özelinde nasıl
‘İki mahkum hücre duvarına tıklayarak birbiriyle haberleşir. Onları ayıran duvar, aynı zamanda haberleşme vasıtalarıdır. Her ayrılık, bir bağdır’ demiş Simone Weil, ne güzel söylemiş. Bizi ayırdığını düşündüğümüz her şey belki de birbirimize sesimizi duyurabilmemizin bir vasıtası. Eğer aynı zindanın mahkumları olduğumuzu fark edebildiysek.
...dualarımızın bizim istediğimiz şekilde kabul edilmesini o kadar çok hayal ederiz ki dualarımızın aslında çoktan kabul edildiğini fark edemeyiz. Ve bazen güzelliği tecrübe edebilmemiz için sıkıntı çekmemiz gerekir.
Bizim için en iyisinin ne olduğunu bildiğimizi sanırız bazen. Bazen de dualarımızın bizim istediğimiz şekilde kabul edilmesini o kadar çok hayal ederiz ki dualarımızın aslında çoktan kabul edildiğini fark edemeyiz. Ve bazen güzelliği tecrübe edebilmemiz için sıkıntı çekmemiz gerekir. Ama kesin bildiğim bir şey var ki Allah bizi hiçbir zaman yalnız bırakmaz. Şah damarımızdan daha yakındır. Her şeyi işitendir, bilendir.