İslâmın Dirilişi kitabı, biçimsel olarak İslâmî yayınlar arasında pek rastlanmayan küçük cep kitabı boyutlarındaydı. O tarihlerde daha ziyade sol ideoloji mensupları, biraz da yasakları delebilmek amacıyla bu boyutta kitaplar yayınlıyor, insanlar bu kitapları ceplerinde saklayarak okuma imkânı buluyorlardı. Kitapların yasaklandığı, insanların düşünce, inanç ve ifade özgürlüğü bakımından ısrarla kovuşturulduğu, devlet gibi düşünmeye, inanmaya zorlandığı yılların modası buydu.
Sayfa 44 - Müslümanların DirilişiKitabı okuyor
İslam’ın karşısında kadının özgürlüğü, Türk dehasının bir göstergesidir. Belki de bu, Timurlenk’in en büyük zaferidir….
Sayfa 327Kitabı okudu
Reklam
Bazı Amerikalı yorumcular ülkelerini savunmak için Batı Avrupalı emperyalistlerin aksine Amerika'nın kendisinin sömürgeciliğin kurbanı olduğuna dikkat çektiler; Birle­şik Devletler, İngiliz yönetiminden özgürlüğü kazanan ilk ülke ol­muştu. Ancak eski İngiliz ve Fransız İmparatorluklarının Ortadoğu tebaasının Amerikan Devrimi'ni kendi anti-emperyalist mücadele­leri için bir model olarak kabul edeceklerine yönelik umut, Arap yazarların hemen farkına vardıkları temel bir yanılgıya dayanıyordu. Amerikan Devrimi, sıklıkla belirttikleri üzere, Yerli Amerikalı mil­liyetçilerce değil, İngiliz yerleşimciler tarafından gerçekleştirildi ve sömürgeciliğe karşı bir zafer olmaktan ziyade, sömürgeciliğin nihai zaferini temsil ediyordu; Kuzey Amerika'daki İngilizler, toprakları o kadar kapsamlı bir şekilde sömürgeleştirmeyi başardılar ki, asıl sakinlere karşı anavatanlarının desteğine artık ihtiyaç duymadılar.
Sayfa 78
“İslam’ın güzelliklerinden birisi de insanın kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesidir”; ayrıca “zaman iki ağzı da keskin ince bir kılıçtır; eğer sen onu kesmezsen, mutlaka o seni keser” denildiği gibi sufi de (salik kastediliyor) vaktin oğludur ve şimdiki zaman tekrar ona dönüp gelmez bu yüzden bil ki âlem/dünya, çokluk üzerindeki ehadiyetin ezici gücüyle her an yokluk içinde yok olup gitmektedir ve yine hakiki aşk gücüyle her an âlemin bir benzeri ortaya çıkmaktadır. Çünkü âlemin var olması, onun yokluğunun ‘an’ haline dönüşmesi demektir. Böylece der İbn Arabî bize ‘sufi vaktin oğludur’u açıklarken Allah’ın ‘Ez-Zahir’ ismi zuhurunu ilk gizli şey üzerine kabul ettirir, böylece âlem durmadan yok olur ve durumdan var olur. İşte buna Kur’ân “yeniden yaratılış” (halkun cedid) demiştir. Bu benzerlikler akışından sonuç olarak çıkar gibi gözüken hayali uzantıda, zaman denilen şeydir, hareket ise onu ölçümüdür diyerek konuya şöyle devam eder: Allah’ın dışındaki her şey fanidir. Eğer bir olayın gerçek süresinin bir ‘an’ın sınırlarını aşması imkânsızsa o zaman ortaya çıkan şey ‘vaktin oğlu’dur ve başka bir şey değildir. O
Fırtına
Bu dünyada güzel ya da büyük her şey, sadece insan düşüncesinden duygularından doğar. Bizi geçmiş kuşaklara ulaştıran ve bugün bizim görebildiğimiz her şey, var olmadan önce, erkeğin kafasındaki basit bir düşünceden ya da kadının kalbindeki basit bir duygudan başka bir şey değildi. İnsanları özgürlüğü ülküselleştirmeye yüreklendirmek için bunca kanın dökülmesine yol açan büyük devrimler, milyonlarca insan arasında bir insan fikridir! Bunca krallığı ortadan kaldıran yıkıcı savaşları, tek bir kişinin kafasına takılan bir fikir tetikledi. İnsanlık durumunun gidişatını değiştiren yüce öğretiler, dehasıyla çevresinden ayrılan bir insanın kafasından doğdu. Piramitleri dikmek için tek bir fikir, İslam’ın ihtişamını yaratmak için tek bir düşünce yetmiştir. Troya’yı yıkmak için tek bir tutku, İskenderiye kütüphanesini küle çevirmek için tek bir söz yeterli olmuştur.
Sayfa 24 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Eşitlik, adalet, kardeşlik, Allah’ın hâkimiyeti, Tanrı’nın ve toplumun sosyal özdeşliği, ırka dayalı üstünlüğün şeytaniliği, takva dışında bütün değerleri reddetme, beşeriyetin ırkî birliği (insan ve toprak), tevhid, bireyin özgürlüğü, insanî üstünlük ve misyon; bunların hepsi sürekli, tarihin devrimci bayraktarlığını yapan ve mazlum halklara öncülük eden İslâm’ın sembolleriydi.
Reklam
Hint Müslümanlarının özelliğini İngiliz yönetimine (Kral/İmparator'a) bağlılık oluşturur. İçlerindeki fark, Ağa Han gibi bir kesimin dini bağı (Hilafet'e bağlılığı) ikinci planda tutmasına karşılık, başına Mehmet Ali ve Şevket Ali kardeşlerin çektiği daha geniş bir kesimin iki bağlılığı eşit tutması, hatta İngiliz yönetiminden İslamı
Sayfa 321 - Boyut YayınlarıKitabı okudu
Oğlu Ürdün Kralı Abdullah, anılarında, Türklerden ayrılmanın gerekçesi olarak İslamın Araplığını vurgulamış, Arapların Allah tarafından kutsanmış özel bir ulus olduğunu belirtmiş ve bağımsızlık arzusunun Türkler Tanzimat'a yönelince başladığını ileri sürmüştür. "Geçen yüzyılda ve hatta daha önce, Araplarla Arap olmayanlar arasında
Sayfa 45 - Boyut YayınlarıKitabı okudu
“Ben Amerika’da çökmüş bir uygarlık gördüm. Ve bu çöküş bütün hızıyla devam etmekte. Hiçbir şey uzaktan göründüğü gibi değil. İnsanların kurtuluşunun ne liberal anlayışta ne de kapitalist anlayışta olmadığını yerinde gördüm. Çözümün ne olabileceğini düşünürken Kur’an okumaları yaptım. Ve gördüm ki hem gerçek sosyal adalet hem de insanların huzur ve özgürlüğü ancak İslam ile mümkündür bu da İslam’ın anlaşılıp yaşanması ile mümkündür.”
Fakat post-İslamcılık bu açıdan anti-İslamcı veya laik değildir. Daha çok dindarlığı ve hakları, inançları ve özgürlüğü, İslam'ı ve serbestliği birleştirmeye çalışan bir gayreti temsil etmektedir. İslamcılığın temelinde yatan prensipleri, sorumluluklar yerine haklara, tekil otoriter görüş yerine çoğulculuğa, sabit kutsal metinler yerine tarihselliğe, geçmiş yerine geleceğe vurgu yaparak tamamen değiştirmeyi hedeflemektedir. İslam'ı bireysel tercihler ve özgürlüklerle (değişen ölçeklerde), demokrasi ve modernite ile birleştirerek bazılarının "alternatif modernite" olarak adlandırdığı kavrama ulaşmak istemektedir. Post-İslamcılık; dünyevi ihtiyaçları, katı ve değişmez kurallardan özgürleşmeyi, dini doğruların tekelini kırmayı kabul ederek ifade edilir. İslamcılığın din ve sorumluluğun birleşimi olarak tanımlandığını, post-İslamcılığın ise dindarlık ve haklara vurgu yaptığını belirterek çalışmamı sonuçlandırmıştım.
Reklam
Diriliş eri bilir ki, ekonomi, kültürün eşyaya dönük yüzüdür. Nasıl ki, hafif kültürle ağır sanayi olmaz. Onun için, ruhunu Allah'a teslim etmiş olan müslüman, ibadetin ağır ve kalifiye elemanı olduğu gibi, onun topluma ve tarihe dönük yüzü olan "ağır kültür"ün yolcusu ve eşya ve tabiata çevrik yüzü olan sanayiin ve tarımın sayı ve
Sayfa 54 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
_Mustafa Kemal, bir Türk’tü; Türk olmaktan gurur duyuyor; “Türkiye Türklerindir” parolasıyla yaşıyordu. Ne Tanrı’dan, ne bir kişiden ne de kurumdan çekinmeyen, tam bir devrimciydi. Onun için resmi ya da kutsal olan hiçbir şey yoktu. Türkiye’yi Padişah’ın ehliyetsizliğinden ve despotizminden olduğu kadar, yabancıların pençelerinden kurtarmakla
Medine Vesikası
Medine Sözleşmesi; şekil bakımından yerel-tarihsel, içerdiği mesaj ve ilkeler yönüyle de evrensel bir anayasadır. -Bu ilkeler; şura, ehliyet, adalet, eşitlik, hukukun üstünlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, ibadet hürriyeti, dini/kültürel çoğulculuk ve can-mal güvenliğidir. -Egemen bir toplum tarafından oluşturulmamış ve mevcut topluma
Resim