islamiyet öncesi türk tarihinin, özellikle türkiye tarihinin idari yapısı açısından önem arz eden kısmı askeri tarihtir. çünkü kesin olan bir konu; gerek iran, gerekse anadolu selçukluları ve osmanlı devlet yapısı içinde ordunun, -savaş teknikleri, örgüt ve terminolojisi açısından- bu mirasını taşıdığıdır. öyle ki türkçe'nin kançılarya dili olmadığı zaman ve ortamlarda dahi (iran selçukluları dönemi gibi) ordunun komuta dili ve askeri deyimler her daim türkçeydi. bunun haricinde hukuki yapı ve idare sisteminde asyai gelenekten izler kalmıştır
Sayfa 37 - timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
türklerin bir devlet anlayışı var. islamiyet öncesi devirleri; araplar, sami ırkından gelen suriyeliler, mezopotamya arapları, iranlılar, hami bir ulus olan mısırlılar gibi değil. onların islam öncesi devri, anadolu macerası başlamadan bitiyor. belki de türklerde islam öncesinden gelen en belirgin şey, toroslor ve orta anadolu'daki şaman türklerdir; bunlar islamlaşma kadar hıristiyanlığı da geçiyorlar ve "karamanlı" dediğimiz grup böyle neşet etmiş gibi görünüyor. o devirden kalan birtakım alışkanlıklar var: iktisadi meşgaleleri, organizasyon kapasiteleri gibi... çöl arapları gibi müthiş bir sürü gütme kabiliyetleri var; attan besleniyor ve yine onunla savaşıyorlar
Sayfa 35 - 36-timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
.... Gelin Birazda Düşünelim: KÖLELİK Kölelik en genel tanımıyla, bir başka insanın “metası” olmaktır. Yani kişisel bir özgürlük ya da söz hakkı sadece sahibi tarafından belirlenmesi ve insandan ziyade “makine” olma durumudur. Dünyada uzun yıllar boyunca çeşitli şekillerde uygulanmıştır. İlk olarak yaklaşık 11.000 yıl önce ortaya çıkmıştır.
İSLAMİYET ÖNCESİ KÜRT KÜLTÜRÜ
İslamiyet öncesi dönemde, Kürtlerin büyük bölümü Zerdüştlük inancına bağlıydı. Milattan Önce 600’lü yıllarda Zerdüşt’ün öğretisi altında kendine özgü bir kültür oluşturan Kürtler, edebi üretimlerinde de bu kültürün izlerini sergilediler.
İslâmiyet Öncesi Oğuz Türklerinin Dini
İslamiyet öncesi dönemde Oğuzların herhangi bir dine aşın mensubiyetleri yoktu. İbni Fadlân, Oğuz ülkesinde hiç mabet görmediğini anlatır. Ancak bu toplumun içinde bilge kişiler her zaman bulunmakta, önemli konular bilgelere danışılmaktaydı.
192 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Bu kitaba dair okur yorumlarına baktıktan sonra şevkim tam kırılma noktasına gelmişti. Kitabın ilerlemediğinden yakınmalar, ağırlığından şikayetler ve okunmasının zorluğuna dair hemfikirlikler havada uçuşuyordu. Sadece dinler tarihine dair zengin bir kitap olmasına dayanarak okumaya başladım. Bana hiç de anlatıldığı gibi gelmedi. Aksine tam anlamıyla okunup kafa patlatmaya değer bir şaheser ve kitabı bırakamadım. Flaubert'in bu denli ansiklopedik bir yazar olduğunu da bilmezdim. Çevirmenin deyişiyle Flaubert'in Fransızlara hediye etmek istediği bir Faust versiyonu Ermiş Antonius. İnsanın iyi ve kötü arasındaki mücadelesine, tanrıyı arayışına ve şeytan tarafından ayartılışına dair. Hristiyanlık tarihinde görsel sanatlar içinde de yer bulmuş bir tema; dolayısıyla sanatlararası, felsefe ve inanç içinde de zengin bir arkaplanı olan bir tema. Flaubert de fikirsel yükü çok iyi taşımış bir edebiyatçı olarak. Kitap Ortaçağ felsefesinin derinliklerine iniyor, islamiyet öncesi dinler tarihinin içinde kurgu biçiminde fırtına gibi esiyor. Baş döndürücü bir izleği, muhteşem bir anlatımı var. Çeviri anca o kadar olur. Bunun yanında yakınanları büsbütün haksız saymamak adına isimlerin bolluğunun olduğunu söylemek gerek. Sözlükçeye dönüp dönüp okuma gereğinin olduğu bir gerçek. Bazen yazar terimin/ismin yanına yeterli gelecek bir bilgi de iliştiriyor. Okumayı zorlaştıran tek etken bu, ama katlanmaya değer. Birkaç Görsel Temsil için bkz. ( not: Kitap bu sahneleri okura gördürür ve hissettirir gerçekten de) e-skop.com/skopbulten/kale...
Ermiş Antonius ve Şeytan
Ermiş Antonius ve ŞeytanGustave Flaubert · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019397 okunma
Kadının yerinin (özellikle Türk toplumu için konuşuyorum) başta ataerkilliği öven İslam inancı ile değiştiğini eleştirdiğim zaman 'sen de İslam'a sövmek için yer arıyorsun' tepkisi ile karşılaşıyorum. İslam zaten ataerkillik üzerine inşa edilmiş bir inanç. Meselenin diğer tarafını göremeyen kadın/erkek inanan insanlar ise bunu İslam kadına değer veriyor, yüceltiyor şeklinde yorumluyor. Arap kültüründeki kadınlar için konuşuyorsak, evet haklısınız en azından Arap kültüründe yaşayan kadınlar için küçük de olsa olumlu bir gelişme olabilir. Ancak yine de bu düşüncenize tam katıldığımı söyleyemem. Kendi kültürünü bırakıp Arap kültürünü ve düşünce yapısını benimsemeye çalışmadan İslamiyet öncesi Türk kültürünü biraz anlamanızı isterdim ama kendisini Arap olarak hissedenler için yapacak bir şey yok 🙃
K

K

@K_Krzm
·
15 Nisan 17:21
“Ailenin reisi baba savaşa veya ava gittiğinde erkek ve kız çocuğunu anne eğitirdi. Bu eğitimler sadece davranış disiplinleri değildi. Bu duruma Zemarkhos (Bizans), Wang Yen-te (Çin) ve İbn Fadlan (Arap) seyahatnamelerinde de rastlamak mümkündür. Kadınlar at binme ve ok atmayı bildikleri için çocuklarına bu eğitimleri de verirlerdi. İslamiyet öncesi Türk topluluklarında kız ve erkek çocukları arasında cinsiyet ayrımı gözetilmezdi, aynı tür harp ve davranış eğitimi bütün çocuklara verilirdi. Misalken Tirmurlu devlet geleneğinde hanedana bağlı tüm kız çocuklarının eğitimleri ve yetiştirilmeleri tıpkı erkek çocuklarının eğitimi gibi önemsenirdi. Bu nedenle erkek çocuklarının eğitimi için "atabeg", kız çocuklarınınki için ise "ateke" tayin edilirdi. Böylelikle hanedan içinde iyi eğitilmiş Timurlu kadınlar, gerektiğinde hanedan için veliaht yetiştirebilecek ya da devletin yönetimini ele alabileceklerdi...”
“Ailenin reisi baba savaşa veya ava gittiğinde erkek ve kız çocuğunu anne eğitirdi. Bu eğitimler sadece davranış disiplinleri değildi. Bu duruma Zemarkhos (Bizans), Wang Yen-te (Çin) ve İbn Fadlan (Arap) seyahatnamelerinde de rastlamak mümkündür. Kadınlar at binme ve ok atmayı bildikleri için çocuklarına bu eğitimleri de verirlerdi. İslamiyet öncesi Türk topluluklarında kız ve erkek çocukları arasında cinsiyet ayrımı gözetilmezdi, aynı tür harp ve davranış eğitimi bütün çocuklara verilirdi. Misalken Tirmurlu devlet geleneğinde hanedana bağlı tüm kız çocuklarının eğitimleri ve yetiştirilmeleri tıpkı erkek çocuklarının eğitimi gibi önemsenirdi. Bu nedenle erkek çocuklarının eğitimi için "atabeg", kız çocuklarınınki için ise "ateke" tayin edilirdi. Böylelikle hanedan içinde iyi eğitilmiş Timurlu kadınlar, gerektiğinde hanedan için veliaht yetiştirebilecek ya da devletin yönetimini ele alabileceklerdi...”
İslamdaki abdest ve boy abdesti gibi ritüellere Sümerler de dini törenler için önem verirlerdi. Somut bir örnek verelim. Onlardan kalma tabletlerde, düşmanları tarafından şehirlerinin harabeye dönüştürülmesi sonucu söylenen bir şiirde özetle şunlar yazılı: "Artık öyle oldu ki törenlerde yıkanamaz olduk. Kirlilik bizim kaderimiz oldu. Sıfatımız bile kirlilikten değişti." Sabun Sümerlerin icadıdır. İslamiyet'te her abdest alışta yıkanması icab eden burun ve ağız temizliği de yaygın olmamakla birlikte Hz. Muhammed öncesi Araplarda uygulanıyordu.
Bence dar bir varsayım
Bana bu kısım doğru gelmemişti, hazır biri paylaşmışken alıntılayıp neden doğru bulmadığımı açıklayayım. İlk dinlere yani mitolojilere bakıldığında ahlaki kaygılardan ziyade doğayı açıklama isteği ön planda, daha sonraki dönemlerde dinler ahlak odaklı hale geliyor. Hristiyanlık, Budizm vb. dinleri buna göre değerlendirecek bilgim yok ama
Kevser

Kevser

@Bonobo
·
09 Nisan 22:12
Biz insanlar, küçük çeteler halinde savanlarda dolaşırken de epey ahlaklıydık. Ancak toplumun ölçeği büyümeye, karşılıklılık ve itibar kuralları işlememeye başlayınca ahlak koyucu bir Tanrı gerekli oldu.
Türk Mimarların "Millî" Anıt Projeleri İlgi Görmüyor... Niçin?
Cumhuriyet ideolojisinin tarih anlayışı Osmanlıyı atlayarak yahut paranteze alarak teşekkül ediyor. En yumuşak tabirle parçalanmış ve çoğu kareleri siyaha boyanmış bir Türk-Osmanlı tarihi tablosu çiziliyor. Fakat esas tasfiye edilmek ve paranteze alınmak istenen İslâm tarihi hatta İslâmdır, en geniş mânasıyla dindir. İslâmiyet öncesi Ortaasya Türk tarihi yahut İslâmiyet öncesi Anadolu Türk (?) medeniyetleri (Hitit, Eti, Sümer, Ege-Helen uygarlıkları) üzerinden kurulmaya çalışılan Türk Tarih Tezi bu düşünce ve arayışların tezahürlerinden sadece biri. Mimari ve şehir planlaması da bu yeni ve gayrımilli yönelişlerden payına düşeni alıyor. Hayli mesafe kat etmiş millî mimari 1924'ten sonra tasfiye ediliyor, milli mimarlara artık Ankara'dan iş verilmiyor. Anıtkabir yarışmasına katılan Türk mimarların kendilerine Selçuklu mimarisi ve eski Türk kültürü üzerinden bazı "millî" tutamak noktaları aramaları da reddedilmelerinin açık veya örtük sebebi, gerekçesi oluyor. Bu topraklarda milli olanla dinî olanı bütünüyle ayırmak mümkün değil çünkü. Anıtkabir için Sedat Hakkı Eldem ve Necmi Ateş'in uygulama için kabul görmeyen projelerinden birer kesit (üstte).
Sayfa 99 - Derin Tarih, Şubat 2024, Sayı 143, Osmanlıyı Yıkıma Götüren Süreç, İsyanlar Çağı, Tarih Okuyan Şaşırmaz, Ketebe Kitap ve Dergi Yayıncılığı, Albayrak Medya, Taha Kılınç, Genel Yayın YönetmeniKitabı okuyor
Türk kültüründe vatan, Türk bayrağının dalgalandığı yerdir.
İstiklâl (oksızlık)
Bir devlette gerçek istiklal sadece idarecilere değil halkta da olursa ancak o zaman gerçek bağımsızlık gerçekleşir.
96 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
İslamiyet öncesi Türk tarihi konusunda oldukça çalışması bulunan yazarın, 2.Göktürk Devletin en önemli figürlerinden biri olan Bilge Kağan ın vasiyetnamesi üzerine yapmış olduğu bir çalışma olan bu kitap, üç bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde Batı ve Doğu Göktürk Devletleri hakkında kısa bir bilgi, ikinci bölümde devletin idari yapısı ve işleyişi son bölüm de ise anıtlar üzerinden yola çıkılarak Bilge Kağan ın vasiyeti anlatılmaktadır. Çalışma kısa ve öz bilgiler içermektedir. Özellikle Göktürk Devletinin idari yapılanmasıyla ilgili çok öz bilgiler vardır. Tavsiye ederim.
Bilge Kağan'ın Vasiyeti
Bilge Kağan'ın VasiyetiAhmet Taşağıl · Bilge Kültür Sanat · 2018381 okunma
240 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
İsmet Özel.. benim için yeri çok ayrı olan bir yazar/şair. Özellikle de şiirlerini severim hatta okumaktan ziyade kendi sesinden seslendirdiği şiirlerini dinlemekten büyük bir zevk alırım. Kitabına gelecek olursak Erbain.. "kırk" anlamına gelmektedir. İsmet Özel'in 40 yaşına kadar yazdığı şiirleri içine alan bir eser. İlk olarak
Erbain
Erbainİsmet Özel · Tiyo Yayınevi · 20128,7bin okunma