Vaveyla

Düş bahçelerim yağmalanıyordu, Herkes payına düşeni alıp giderken. Bütün kimsesizliğimle, Bütün çaresizliğimle, Bütün çıplaklığımla, kalıyordum karanlığın koynunda; Üşüyordum, Tepeden tırnağa buz kesiyordu yalnızlık. Saat on ikiyi beş geçiyordu.
Reklam
Saatin kaç olduğunu biliyor musun? Duvarda çiviye asılı bir takvim sallanıp duruyor Her sabah birileri gelip, Bir yaprak daha koparıyor ondan görünmez elleriyle. Üç gündür yağmur yağıyor Yakıyor artık ellerimi kitaplarım. Dışarıdan zincirleme silah sesleri geliyor...
...Geçti ömrüm iklimden iklime Yuva yaptım kaç paket cigaranın bacasına Yorgunum, kahvem çamur gibi Batmaya da razıyım, artık beni anla Yeter ki sen beni Hiç yazamayacağım bir romanın kollarına atma.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yalnızı ve yazığıyım bu dünyanın... Mağrur bir komutan kadar mazurum. Ellerime söz geçirmekten caydım! Yalnızlığımın beş bin nüsha kopyasını çıkardım... Tanrım, çayı demledim… Daha önce hiç bu kadar ölmemiştim. Erhan gidiyor, haydi bakalım, İyi de yalnızlık yerinde duruyor, ölüm, acı… Bari ben yazdığımla kalayım...
Seni düşünürüm anamın kokusu gelir burnuma, Dünya güzeli anamın... Diz çöküp bakarım ellerine Ellerine dokunmak isterim Dokunamam Arkasından camın Ben bir şaşkın seyircisiyim gülüm Alaca karanlığımda oynadığım dramın.
Reklam
Kar yağıyor dışarda, sokak lambasına düşüyor Ve serçeler üşüyor Kenarları hafifçe yanmış, sayfalarına kan sıçramış bir kitapta Nâzım hikmet Okuyorum. Dışarda kar yağıyor Ve dağ lokantasına gidiyor zengin kasabalılar. Kar yağıyor dışarda Mektubun yeni gelmiş İstanbul kokuyor. Dışarda kar yağıyor ...
...biterken bir yılın son günleri biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini gençlik ikindilerini kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri bir yıl daha bitiyor düşlerim,tasarılarım,yarım kalmış onca şey her yıl biraz daha kısalıyor öncekinden bana mı öyle geliyor yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman insan yaşlanırken?...
...at vuruldu; içim paramparça Rüveyda gölgelerin ardına sakladım kusurumu sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin ben burda damla damla eriyip akıyorum yine de, çiğnetemem kimseye gururumu istenmediğim yeri sessizce terkederim hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim
İçimde bir yağmur Sonbahardan çalınmış Birkaç eylül bir de sen senelerin ardında Tarabya' da bir santur nihavende gömülmüş Ümitlerim küçülür Saçlarımın kırında Birkaç yağmur Bir de sen senelerin ardında
Anne
... Kimi gün öylesine yalnızdım Derdimi annemin fotoğrafına anlattım. Annem Ki beyaz bir kadındır Ölüsünü şiirle yıkadım. Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım. Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Acının ortasında acısız olmayı, Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım...
Reklam
Aşksız ve paramparçaydı yaşam Bir inancın yüceliğinde buldum seni Bir kavganın güzelliğinde sevdim Bitmedi daha sürüyor o kavga Ve sürecek Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek Ne dudaklarda yarım şiirler Ne solmuş aşk ve deniz Uçurumlarda direnen güller Törenlerle yakılmıyordu henüz Dimdik ayaktaydı bitimsiz çoşkular Bazen aşılmış Bazen aşılmak üzere O serdengeçti yaralı tutkular
Hadi uyan "UMUT "
“Hadi uyan Aydınlığa çık da çil gözlerin ışısın İlkyazlar sıcağı biriksin yüreğine Yoksul olsan da uyan Garip olsan da uyan Madem ki güzelsin, güzeli yaşatmak için Madem ki iyisin, iyiliği yaşatmak için Madem ki umutlusun, umudu yaşatmak için“
İlk yağmur damlası düştü Kuru yapraklarına güzün. Ardında kış kıyamet, Dert, hüzün. Alınyazısı hepsi.... Kısmet.... Ha yazı, ha kışı geceyle gündüzün, Kim bilir kaç günü kaldı Ömrümüzün?
Eylül toparlandı gitti işte Ekim filan da gider bu gidişle Tarihe gömülen koca koca atlar Tarihe gömülür o kadar.’’
Şimdi kılıksızım, fakat borçlarımı ödedikten sonra ihtimal bir kat da yeni esvabım olacak ve ihtimal sen yine beni sevmeyeceksin. bununla beraber pazar akşamları sizin mahalleden geçerken, süslenmiş olarak, zannediyor musun ki ben de sana şimdiki kadar kıymet vereceğim?
Resim