Kürd Êzidîlerin Azizesi Begê Samur (Suruç’taki son Ezidi)
Begê, Begê Samur, Berazi kökenli Dına aşiretine mensup 1894-1958 yılları arasında, Suruç’un Mishecerk (Gölen) köyünde doğup-yaşamış ve 1950’de gittiği Viranşehir’in Ezidi köyü Oğlakçı’da 1958 yılında vefat etmiş Suruç’un son Êzidî bir Kürd kadınıdır. Geçmişe tanıklık etmiş yaşlılarımız bazen ‘Bı seré tırba Begê be. Rasti dı bejim’ yani (Begê’nin
Emir Timur'un soyu, ölümünden sonra, torunu Uluğ Beg tarafından Isık Göl civarından getirilip, Semerkand'da yazılarak, Timur'un mezarı üzerine dikilen taş üzerine şu şekilde kaydedilmiştir: Emir Timur Küregân b. Emir Turagay b. Emir Berkel b. Emir İlengir b. Emir İcil b. Emir Karaçar Noyan b. Emir Suguççin b. Emir Erdemci Barula b. Emir Kaculay b. Emir Tumanay. Timur'un dip atası Tumanay, beşinci göbekten Cengiz Han'ın da atası olmaktadır. Dolayısı ile Cengiz Han ve Timur'un soyu birleşmektedir.
Reklam
Uluğ Beg Semerkand'dan ayrıldı. Neşe ile yanındakilerle sohbet ediyordu. Ancak biraz sonra arkadan gönderilen biri, Han'ın, komşu köyde beklemelerini buyurduğunu bildirmişti. Bu buyruk gereğince konulmuştu. Hava soğuk olduğundan Uluğ Beg, ateş yakılarak et pişirilmesini buyurdu. O, artık başına gelecekleri iyice sezmeye başlamıştı. Nitekim yakılan ateşten sıçrayan bir kıvılcım kaftanının bir kısmını yaktığında o, ateşe bakarak "sen hem (de) bildin" demişti. O, aklına kötü şeyler getiriyordu ve kötü kötü yorumlarda bulunuyor, buna karşılık yanındaki hacı ise onu yatıştırmaya ve teskin etmeye çalışıyordu. Birdenbire kapı açılarak, yanında birisi ile Abbas içeri girdi. Uluğ Beg, Abbas'ı görür görmez yerinden fırlayıp, onun üzerine yürümüş, ancak Abbas'ın arkadaşı Uluğ Beg'i yakalayıp, sırtındaki kürkü çıkarmıştı. Abbas ip almaya çıktığında, hacı Uluğ Beg'in abdest almasına imkân sağlamak için kapıyı arkadan kapamış, Ancak az sonra Abbas geri gelmiş ve Uluğ Beg'i ip ile bağlayarak, avluya çıkarmıştı. Bu durumda artık Uluğ Beg'in yol arkadaşları hiçbir şey yapamamış ve öteye beriye saklanmışlardı. Abbas Uluğ Beg'i kılıcı ile öldürmüştü (Ekim 1449). Onun yanındaki adamlar Semerkand'a dönmüşlerdi. Cesedi onların alıp-almadığı, defnin kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. 1941 yılında Timur'un mezarı ile birlikte Uluğ Beg'in mezarı da açılmış ve tabut açıldığında kafası kesik iskelet ile karşılaşılmıştı
İsmâil Beğ, pek çok uğraşarak nihâyet Tercüman gazetesinin imtiyazını almaya muvaffak oldu. Ve 1883 senesi Nisan'ının 10'uncu günü, bir muharririn dediği gibi, "Bahar güneşi ile dünya dirilip çiçeklendiği günlerde, uzun yıllardan beri karlı kefenlerle örtülüp ölü gibi uyuklayan Şimal Türklerinin de ilk beyaz bahar çiçeği Tercüman açıldı. ''
Sayfa 99
Uluğ Beg Devri
“Abdüllatif ise babasının yokluğundan istifade ile Amu Derya’yı geçip, Tirmiz ve Şehr-i Sebz’i işgal etmişti. Baba ile oğul arasında savaş Semerkand yakınında, Timur devrinde kurulmuş köylerden biri olandım Dımaşk’ta 1449 yıllı güzünde meydana geldi. Uluğ Beg yenildi.”
Sayfa 102 - Kronik Kitap, 1. Baskı, Mayıs 2019, İstanbulKitabı okudu
Timur'un soyu, ölümünden sonra, torunu Uluğ Beg tarafından, dedesinin mezarı Üzerine dikilen yeşim taşında kaydedilmiştir. göre Cengiz Han ile Timur'un soyu birleşmektedir. Lâkin Moğol ve Orta Asya Türk Tarihi ile meşgul olan doğu bilimcilerinden bazıları, Timur'un soyunu küçümseyerek, bu gibi soy kütüklerinin bizzat Timur'un kendisi veya oğulları tarafından kasıtlı olarak meydana getirildiğini söylemişlerdir.
Reklam
93 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.