Eğer zenginlik istersen gece ev süpürme, soğan sarımsak kabuğunu ateşe atma, kendinden yaşlı ve âlim olanların önünden yürüme, her çöp ile dişlerini karıştırma. Mescidden herkesten evvel çıkıp gitme, duâyı bekle.
İsmail Hakkı Bursevi (rah)
Ekmeğin bazı yerlerini yiyip bazı yerlerini bırakmamalıdır. Dünyâda ekmek, amellerdeki niyet gibi en temel gıdadır. Onun için hadîs-i şerîfte “Ekrimü’l-hubze (Ekmeğe hürmet ediniz)” buyurulmuştur. Ekmeği ve kırıntısını hor görmek ve ayakaltına bırakıp zelil etmek Mushaf-ı Şerîf’e hürmetsizlik etmek gibidir. Sofrada kalan ufağını yemek ise ona hürmettendir.
İsmail Hakkı Bursevi (rah)
Kelimlerle anlatılmaz eser çok kıymetli mutlaka okunmalı. Yavas yavs okumak istiyor insan ki bitmesin her kıssa kendi hayatımızdan bi parca aslinda almamiz gereken cok hakikat var
Kişi, dinine ait hükümleri hanımına öğretmede ihmalkâr davranır, onu terbiye etmezse, (eğitmezse) ona öğretmezse ve öğrenmesini de engellerse, onun işlediği günahlara ortak olur
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
- Ölen herkes mutlaka pişman olur.
- Ey Allah'ın Rasûlü! Ölen kimsenin pişmanlığının sebebi nedir? Ölen kimse niye pişman olur ki?
- Ölen kimse muhsinlerden ise niye daha fazla amel edemedim diye pişman olur. Eğer günahkâr bir kimse ise yaptığı kötülüklere, niçin günah işlediğine, günahtan niye vazgeçmediğine pişman olur.
Ruhul-Beyan sahibi İsmail Hakkı Bursevi (Kuddise Sirruh) buyurdu ki: Bazı ilim adamları, ayların isimlerinin anlamları olduğunu söylerler. Araplar, efendilerini gördüklerinde adetlerini bırakır ve saldırmayı terk ederlerdi ve "Kutsal Muharrem" derlerdi. Bedenleri hastalanıp, organları zayıflayınca ve renkleri sararınca da "Safer" derlerdi. Çiçekler çıkıp, bahçeler yeşerince "(Rebiü'l-Evvel ve Rebiü'l-Âhir zamanlarını içeren) Rebiayn", meyveler azalıp, hava soğuduğunda ve sular donduğunda ise "(Cemaziye'l-Evvel ve Cemaziye'l-Âhir zamanlarını içeren) Cemadeyn" derlerdi. Denizler dalgalanıp nehirler aktığında ve ağaçlar depreştiğinde "Recep" derlerdi. Kabileler birbirlerinden ayrılıp, aralarındaki ilişkiler kopunca "Şaban", gökyüzü ısınıp kumsal da sıcaklaşınca ''Ramazan" derlerdi. Toprak tozlaşıp, sinekler çoğalınca, develer de kuyruklarını sallayınca "Şevval" derlerdi. Tüccarları görünce, sefere çıkmayı bırakırlar ve "Zilkade", her taraftan hacılar toplanıp gelince, ortalığın kalabalıklaştığı ve kurbanların kesildiği zamana da "Zilhicce" derlerdi.
sâlih kadın, kocası için altın taç giydirilmiş kral gibidir. Kocası onu görünce, gözünün içi güler. Kötü kadın ise, kocası için, yaşlı bir adamın sırtındaki ağır bir yük gibidir."
Murakabe: Kulun, Allahü teâlâ'nın bütün hareketlerinden haberdar olduğunu bilmesidir. Kul bunu bilmeye devam edip, Rabbiyle olan murakabesini kesmemelidir. Bu, her hayrın aslıdır. Kul, bu mertebeye ancak kendisini hesaba çekmek suretiyle ulaşabilir. Kul; geçmişte yaptıklarından dolayı kendini hesaba çeker, şimdiki durumunu düzeltir, hak yolda devam eder, Allah'la arasını düzeltir, Allah'ın, kulun bütün hareketlerini kontrol ettiğine, kendisine çok yakın olduğuna, hal ve davranışlarını bildiğine, sözlerini işittiğine kesin olarak inanırsa vuslata ermiş demektir. Bunlardan gaflete düşen kimse ise, vuslatın başlangıcından uzaktır.