Batıni doktrinden, kurucuları El Hakim'in Tanrı olduğu dogmasına saplanarak uzaklaşan Dürziler, öncülleri İsmaililer gibi beyaz giyinirler. İnsanları, akıllılar ve cahiller olarak ikiye ayıran Dürzilere göre, akıllılar kendileri, cahiller de diğer insanlardır. Mezhebe kabul edilenlere, "Akel" adı verilir. Dürzilerin "Darasin" denilen ritüellerinde, gerçek kimliklerini özellikle sakladıkları ve Müslüman olarak göründükleri açıkça belirtilmektedir.
Ali'nin iki oğlunun ve pek çok yandaşının Kerbela'da öldürülmelerinden sonra, sağ kalan tek torunu Zeynelabidin'in ve onun soyundan gelenlerin Şii mezhebi inanırlarına İmam olmalarını, Sünni yöneticiler kabul ettiler. Ancak bunu, Şiileri kontrol altında tutabilmek için yapıyorlardı ve İmamların hepsi yönetimin elindeki birer kuklaydı. "İsmaililer", İmam Cafer Sadık'ın oğlu İsmail'in imamlığırı kabul eden Karamilere verilen ad oldu.
Kendilerinin ilkel tarikatlarının acınacak durumuna bakmadan başkalarına “haşhaşi” diye saldıranların suçladıkları İsmaililer onlarla kıyaslanmayacak kadar kültürlü ve derin mistik köklere sahip bir topluluktur.
Böylece Nizarî - İsmailîler veya Bâtınîler, 1100 yılında İran’da birden fazla müstahkem mevkiyi kontrol etmeye başladılar. Bir anlamda, Alamut’taki adama kayıtsız şartsız itaat eden, devlet içinde bir devlet meydana getirmişlerdi. Aynı zamanda bir dizi sansasyonel suikastla Selçuklu sultanlarının rejimini istikrarsızlaştırmaya çalışıyorlardı
Öncelikle kitabın dili bana oldukça akıcı ve anlaşılır geldi. Başta biraz roman karakterlerinin yaşayacakları şeylerin ne olacağı ile ilgili meraktan ötürü kitabı bir solukta okudum. Ama sonu bende