Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Churchill'in Kürtçe Yorumu
Dönemin dışişleri bakanı Numan Menemencioğlu anlatıyor: Churchill, İnönü'ye dedi ki: "Paşa, sen Kürtçe bilir misin? İsmet Paşa şaşırmıştı. Ben araya girdim ve " Ekselans, biz Kürtçe bilmeyiz. Zaten bizde Kürtçe konuşulmuyor ve böyle bir dil de yoktur." dedim. Churchill adamlarından birine sordu. --Kürtçe diye bir dil yok mudur? --Olmaz olur mu efendim? Çok zengin bir Kürt dili ve edebiyatı vardır. İsterseniz Diwana Ciziri'den bir şiir okuyayım. Şiiri okudu ve Kürtçe olduğunu söyledi. Şiiri; İngilizce, Fransızca ve Türkçeye çevirdiler. Metinlerdeki yabancı sözcükler diğer dillerde birkaç taneyken Türkçesi; Arapça, Farsça ve Avrupa'nın çeşitli dillerinden alınma sözcüklerle doluydu. Churchill bunu görünce şöyle dedi: -- Bakın efendiler! Yok, dediğiniz ve memleketinizin büyük bir bölümünde ana dil olarak konuşulan Kürtçenin zenginliğini görünüz!
Nutuk Artık Tabu Olmaktan Çıkartılmalıdır!
Türkiye'nin yakın tarih alanındaki tabularından biri, belki den başlıcası Nutuk'tur. 15-20 Ekim 1927 günlerinde Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal tarafindan CHP Kongresi'nde okunan Nutuk, Kongre GenelKurulu tarafından "tamamen ve harfiyen tasvip edilmiş". böyleceTek Parti'nin tek "temel eseri" ilan
Sayfa 48 - TimaşKitabı okudu
Reklam
İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonrası oluşan şartlar, Türkiye'nin ye- niden çok partili hayata geçmesini hızlandırmıştır. İsmet İnönü'yü ve uyguladığı ekonomik politikayı eleştiren Adnan Menderes, Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan "dörtlü takrir" verdikten sonra, Menderes ve Köprülü CHP'den ihraç edilmiş, Bayar ve Koraltan istifa etmiştir. CHP'den ayrılan bu grup 7 Ocak 1946'da Türk siyasal hayatında yeni bir sayfa açmış ve DP'yi kurmuşlardı.
Sayfa 85 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
Waaaaaowwwww
Kitabımın Türkçe baskısı için şu birkaç sözü yazmamın istenmesi beni çok onurlandırdı. Türkiye'yi 1958'de genç bir öğrenci olarak ilk kez ziyaret ettiğimden beri, bir yapıtımın Türkiye'de yayınlanması benim için hep bir tutkuydu. O yaz, İstanbul' dan İskenderun'a, İzmir' den Kars ve Hopa'ya dek, aralarında birçok
Filistin'de terörist İsrail devletinin Müslümanların toprakları üzerinde kuruluşuna ABD'den sonra ikinci imzayı atan İsmet İnönü olmuştu. Bu arada aynı yıl Masonluğu da serbest bırakmıştır.
Chaplin'e ve filmlerine özel bir ilgisi olan Gazi, fırsat bulduğunda onun filmlerini kaçırmamaya çalışıyordu. Gösterime girdikleri tarihlerde olmasa da ya Köşk'ün sinemasında ya da bir sinemada onun filmlerini seyrediyordu. Chaplin'in adeta melodramın tarihini yazdığı ve Federico Fellini'den (Cabiria'nın Geceleri) Memduh Ün'e (Üç Arkadaş) kadar birçok yönetmeni etkileyen Şehir Işıkları (City Lights) filmi bunlardan biriydi. (…) Gazi, 18 Mayıs akşamı Chaplin'in merak ettiği bu filmini seyretmek için Yeni Sinema'yı teşrif etti. Türk sinemasının ilk yönetmenlerinden olan Baha Gelenbevi'nin o sıralar İsmet İnönü'nün yaverliğini yapmakta olan akrabası Atıf Esenbel'den dinlediğine göre Gazi, filmin gösterimine Başvekil İsmet (İnönü) Paşa'yı da davet etti. Yaveri aracılığıyla Paşa'ya iletilen not şöyleydi: "İyi bir film izleyeceğiz. Eğer Paşa Hazretleri teşrif buyururlarsa, çok memnun olurum." İsmet Paşa, davetin ani oluşunu gerekçe göstererek gösterime katılamayacağını bildirdi; ancak eşini ve çocuklarını gönderdi.
Reklam
İsmet inönü lozan konuşmasından
1918'den bu yana Türk milletinin karşılaştığı sonu gelmez saldırıları ve acıları burada hatırlatmaktan kendimi alamıyorum. Gerek bu saldırılara ve acılara gerekse hiçbir askeri zorunluluk olmaksın Türkiye topraklarının en zengin ve en bakımlı topraklarında yok etmekten başka bir şey düşünmeyerek, sistemli bir şekilde yapılmış yakıp yıkmalara tek bir özür bulunamaz. Hala bu dakikada bile 1 milyondan çok masum Türk'ün küçük Asya ovalarında ve yayalarında evsiz ve ekmeksiz başıboş dolaştıklarını hatırlatmak isterim...
Anadolu İhtilali
Mustafa Kemal, önce çeteleri dağıttı, Şeriat Ordusunu yok etti. İtalyanlar ile Fransızları püskürttü ve nihayet sıra, saldırmakta olan Yunan kuvvetlerini durdurmaya geldi. İsmet Bey 10 Ocak ve 1 Nisan 1921'de İnönü'nde Yunanlıları yenilgiye uğrattı. (1. ve 2.İnönü Zaferleri). Yunanlılar buna karşı Sakarya'da Türklere son darbeyi vurmaya hazırlanıyordu. Mustafa Kemal Meslis'den başkomutanlığı ve bütün yetkileri aldı. Sakarya savaşı çetin oldu. 14 gün süren savaş hızını kaybetti. Yunanlılar istedikleri sonucu alamamışlardı. Cesaretleri kırıldı. Türklerin ise maneviyatı yükselmişti. Yunanlılar 12-13 Eylül 1921'de Sakarya'nın gerisine çekildi. Türkler peşlerini bırakmadı. 20 Ekim 1921'de Fransa ile Ankara hükümeti arasında bir antlaşma imzalandı ve Fransızlar Güneydoğu Anadolu'yu terkettiler.
Sayfa 478
Ruhları şad olsun.. Saygıyla,minnetle ,rahmetle anıyoruz..
"Milli Mücadele; Mustafa Kemal'den Kazım Karabekir'e, Fevzi Çakmak'tan İsmet İnönü'ye, Rauf Orbay'dan Ali Fuat Cebesoy'a, Hasan Tahsin'den Azap Osman'a kadar adı sayılan sayılmayan, bilinen bilinmeyen tüm kahramanların ve Türk Milleti'nin ortak eseridir. Yenilmeyeceğimizi göstermek yolunda herkesin tuzu, biberi, harcı, toprağı vardır. Şimdi üzerinden neredeyse yüz yıl geçen olayları daha doğru idrak edebiliyoruz ve hayranlığımız bir kez daha artıyor. Yokluktan bir devlet nasıl çıkarılır, yoksulluk ve perişanlıktan bir millet nasıl ayağa kaldırılır onu görebiliyoruz. Türkiye hakikaten ilham verecek şeyler başardı ve başarmaya devam ediyor.."
Ecevit
Gelmiş geçmiş en namuslu politikacılardan biriydi. Hayali, köykent projesiydi. Dokuz köyü pilot bölge seçti. Eşek bile yürümekte zorlanıyordu, 160 kilometre yol yaptı, uçak pisti gibi, dörder şeritliydi. İki bardak yağmur yağınca çoluk çocuk boğuluyorlardı, köprüler yaptı. Zehirleniyorlardı, derelere akan fosseptikleri kapattı, kanalizasyon yaptı.
Sayfa 62 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016Kitabı okudu
Reklam
Arapça'nın ve İngilizce'nin Türkçe'den doğduğuna dair kitap yazan ilim adamlarımız oldu. İsmet İnönü Cumhurbaşkanı seçildikten sonra bu yanlış nazariyenin Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde okutulmasını yasakladı(1940).
İsmet İnönü'nün lafına doğru varan bir anlatış-2
Fikirleri "iyi çorba" eden bu "iyi kebapçı" meşhur bilginlerin koca Fransa'yı nasıl Hitler'e teslim ettiklerinde artık analaşılmayacak ne kalır? Ren ırmağının öte yanında Faşizm sürekli olarak en son model Fransız örneklerini, Fransız milyoneri Schneider (Şnayder)'den alarak harıl harıl tank, tayyare yaparken,
Derleniş yayınlarıKitabı okudu
Kılıç Ali'nin belirttiğine göre, hastalığından dolayı Ankara'dan İzmir'e gelen Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım, Lâtife Hanım'la tanıştıktan sonra Başyaver Salih Bozok'a şunları söylemiştir: "Salih, benim gördüğüme göre bu kızcağız ile oğlum mesut olamazlar. Derhal beni geriye götür, Mustafa'mı bu işten
Sayfa 113 - Güven KitabeviKitabı okudu
1923 yılından ölümünün son dakikasına kadar Atatürk'e özel hekimlik eden Ord. Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, hiçbir yazılı hatıra bırakmamıştır. Halbuki Dr. Neşet Ömer İrdelp, "Benim kadar Atatürk'ü uzun zaman yakından observe eden yoktur. Notlarım var. Bunlardan bir gün hatıralarını yazacağım. Atatürk'ü yirmi sene kadar, annesini de on sene kadar tedavi altında bulundurdum" demiştir. Atatürk'ün ölümünden sonra Dr. Neşet Ömer İrdelp, biraz dinlenmek arzusuyla yurt dışına çıkarken Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'den nezaketten müsaade almaya ve veda etmeye gider. Tam ayağa kalkıp ayrılacağı zaman İsmet İnönü kendisine; "Güle güle git, fakat senden bir ricam var. Katiyen hatıralarını yazma" der. Dr. Neşet Ömer İrdelp de; "Hiç niyetim yok" diye cevap verir. Yine 1949-1950 yıllarında olaya bir hırsızlık süsü verilerek evi aranmış ve böyle bir hatırat olup olmadığı araştırılmıştır. Dr. Sırrı Akıncı; "Atatürk'ün özel hekimi Neşet Ömer İrdelp. hastasının ölümünden sonra on yıl yaşadı. Bu sürede büyük insanı aramızdan alan hastalığın nasıl gidiş gösterdiğini laboratuar bulgularıyla birlikte derinliğine tanıtan bilimsel bir yapıt yazamaz mıydı? Ama ne gezer!… Profesör yüzyılların az yetiştirebileceği eşsiz adamın karşısında sadece pratisyen bir hekim kimliğiyle kaldı." diyerek sert eleştirilerde bulunur. Ayrıca son günlerinde Atatürk'ün ölüm döşeği etrafında birleşen ünlü klinik hekimlerinin, müştereken günlük bir müşahede tutmamaları da büyük bir kayıptır.
Sayfa 4 - Güven KitabeviKitabı okudu
İsmet Paşa, yaradılışından mıdır, bürokratlığından mıdır, ülkemizde bürokrasinin etkinliğinden midir, nedense, sürekli olarak özgürlükleri denetim altında tutan bir rejimden yana olmuştur. Oysa Mustafa Kemal devriminin asıl amacı, aşama aşama bütün özgürlükleri, bütün karşıtlıkları içeren bir hoşgörü ve serbestlik toplumuna ulaşmaktı. Bu toplumda sosyalistlerin de yeri olacaktı, nasıl ki hareketin daha başlangıç konağında bile olmuştu. Sonraları bir sürü İnönücü türemiş, İnönü diktası uygulamasını Atatürkçülük diye piyasaya sürmüştür Bu perspektiften bakıldı mı, 27 Mayıs'ın, 12 Mart'ın aslında Atatürkçülük falan değil, bal gibi İnönücülük olduğu hemen görülür. Hele Kemal Paşa'nın ta İttihât ve Terakki'den beri ordunun politikaya karışmasına muhalif olduğu, Erzurum kongresinden beri de devrimini halk temsilcileri ve meclisleriyle kademe kademe gerçekleştirdiği düşünülürse!
277 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.