Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bilindiği gibi 1945 sonrasında Musolini, Hitler ve Stalin gibi diktatörlerin şahsında bütün otoriter yönetimler lânetlenmiş, "kötü"nün adı konmuş, buna mukabil "iyi"nin ne olduğu hususu sessizlikle geçiştirilmiştir. Beyin yıkama, iyinin ne olduğunun düşünülmemesi yönündedir. Yıkanmış beyinler en fazla kötüden uzaklaşmayı kavrayabilmekte ve bu kaçısın bizatihi iyi, ve iyilik olduğunu zannetmektedirler.
Beyin yıkamanın temelinde "hür teşebbüs" vardır, fakat yürürlüğe sokulan faaliyetin mahiyeti gereği "özgür bilinç" konu dışı tutulmuştur.
Reklam
Farkedilmesi gereken şey dünya sisteminin enerjisini ne teknolojik üstünlükten, ne iktisadî etkinliğinden, ne de siyasî yapının kemikleşmesinden aldığıdır. Dünya sisteminin bütün gücü 1945 sonrasında yürürlüğe konan beyin yıkama faaliyetinden gelmektedir.
Sistemin İsrail'i ve Güney Afrika Birliğini de sonuna kadar ve şartsız destekleyeceğini farzetmek de bir büyük hata olur.
"Eğer Müslümanlıktan söz ediyorsak, insanların terakki etmelerinden, insanların ferdî durumları bakımından, ruhî durumları bakımından, ilmî durumları bakımından terakki etmelerinden bahsediyoruz demektir. İnsanın terakki etmediği bir Müslüman hayat tarzı düşünülemez."
"Zenginleşmek yozlaşmakla eşanlamlıysa fakir kalmak bir iftihar vesilesidir."
Reklam
Bir devlet olarak ABD bizim karışıklık gibi algıladığımız her olayda önemli bir unsurdur. Ya çatışan taraflardan biridir, ya da çatışan taraflardan birini desteklemektedir veya çatışan taraflardan biri ABD'nin desteğini taleb etmek için çabalamaktadır. ABD bir millet, bir halk olarak değil, bir devlet bir siyasî, iktisadî kompleks olarak dünyanın her yerindedir. İstese de, istemese de.
"Yaşamak dediğimiz şey, acılardan kaçmak, hazlara yaklaşmak parantezi içinde anlamlandırılmışsa, yaşamanın anlamı bundan ibaret ise, yaşamanın anlamı Allah'a kulluk ile izah edilemiyor haldeyse, böyle bir hayat tarzından uzak durmanın övünülecek bir şey olması gerekiyor."
Dünyayı karışık saymamızda sadece bilgisizliğimizin payı önemli yer tutmaz, aynı zamanda kendi yaşama dirayetimizin zayıf oluşu, hedeflerimizin bulanıklığı veya düpedüz hedeften mahrum oluşumuz da dünyayı karışık saymamızda büyük pay sahibidir. Demek ki düşünce evrenimiz içinde olayları yerleştirebildiğimiz oranda dünyayı karışık saymaktan uzak duracağız. Yaşam dirayetimiz güçlendikçe düzenden haberdar olabileceğiz. Hedeflerimizin netleşmesiyle, bir hedefi gözden uzak tutmamakla kendimizi karışıklık içinde şaşkın addetmekten kurtulacağız.
Belki dünya bize göründüğü kadar karışıklık içinde değildir ve biz sadece olan bitene bir anlam veremediğimiz, nelerin, hangi yönde değiştiğini kavramakta yetersiz kaldığımız için dünyayı karışık görmekteyiz.
1.000 öğeden 10bin ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.