Hayat düz bir çizgi üzerinde sürekli tekâmül ederek ilerlemiyor. İlerleyişlerimizi bağladığımız mihraklar da bizim insanî yanımıza hitap edemiyor. Yâni Hegel'le başlayan ilerlemeci tarih anlayışının zannettiği gibi insan için de, kâinat için de sürekli bir ilerleme söz konusu değil. Bir yıldır zihnimi bu kadar meşgul eden bu mesele "ve tilkel
İncelemelerimde şiirlerin ne kadar muhteşem olduğundan bahsetmeyeceğim ki herkes okusun kendi görsün. Ben sadece muzdarip olduğum bir konuda amme hizmeti yapmak istiyorum. Bu şiir kitabı içinde bulunan şiirlerin listesini vereceğim. Çünkü tüm şiirlerin bulunduğu 'Erbain' kitabını değil de ayrı ayrı okumak isteyenler için maalesef bulunması zor bir kitap. O açıdan belki şiir isimleri ile aratıp okuyabilirsiniz ya da Spotify - Youtube gibi uygulamalarda şairin kendi sesinden dinleyebilirsiniz.
Kitapta bulunan şiirler:
+Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar
+Dişlerimiz Arasındaki Ceset
+Mataramda Tuzlu Su
+Jazz
+Ils Sont Eux
+Üç Firenk Havası
Bu vapuru kaçırırsam beni belki de cinnet basar
belki kanser olurum bu yıl sınıfta kalırsam
nöbette uyursam eğer kitaplarımı yakarlar
etimde şirpençe çıkar bu kızı alamazsam
bu işi bitiremezsem şehirden beni kovarlar
izin kağıdım yanar konuşacak olursam
bu senet bankalar kapanmadan
ruhumun rengini kapatmayacak olursa
ölür kuyuya düşen çocuk
İsmet Özel 1981 yılında "Jazz" şiirinde "Koşmam gerek, yetişmem gerek yazgıma. Derken, 1993 yılında yazdığı "Münacaat" şiirinde, "Yazgım kendi avucumda seyretmek kırgın aksimi." Diyor.
Bu vapuru kaçırırsam beni belki de cinnet basar
belki kanser olurum bu yıl sınıfta kalırsam
nöbette uyursam eğer kitaplarımı yakarlar
etimde şirpençe çıkar bu kızı alamazsam
Atlantik ve Pasifik ve beş kıta
koşmam gerek
yetişmem gerek yazgıma
tutmam gerek, sormam gerek, bilmem gerek
esenlemem, kargışlamam, irkitmem gerek niçin
niçin, niçin, niçin
kuyuya düşen çocuk niçin ölmesin
JazZ
Bu vapuru kaçırırsam beni belki de cinnet basar
belki kanser olurum bu yıl sınıfta kalırsam
nöbette uyursam eğer kitaplarımı yakarlar
etimde şirpençe çıkar bu kızı alamazsam
bu işi bitiremezsem şehirden beni kovarlar
izin kağıdım yanar konuşacak olursam
bu senet bankalar kapanmadan
ruhumun rengini kapatmayacak olursa
ölür kuyuya düşen
Ayetler üzerinde düşünmeyi, hatta delirircesine düşünmeyi mahallemizdeki sahaf İbrahim abiden öğrendim. İbrahim abi o heybetli duruşu, geniş omuzları, gür bıyıkları ve bıyıklarıyla birleşen hayli gür sakalıyla, mavi gözleriyle tam bir hollywood yıldızıydı adeta. Onun yüzüne bakan belki de ilk bakışta mahallelinin deyimiyle "mutaassıb bir