"Almanlar ve İspanyollar kendilerini izah ederken bir kulak verin; kulağınızda hep aynı nakaratı çınlatacaklardır: trajik, trajik... Uğradıkları musibetleri veya duraklamalarını size anlatma tarzları, uç verme biçimleridir bu... Balkanlar'a doğru dönün; yerli yersiz şunu işitirsiniz: kader, kader... Kökenlerine çok yakın olan halkların, etkisiz hüzünlerini kamufle etme yolu. Mağara adamlarının ketumiyeti..."
"Bir araştırmaya göre, trafik ışığı kırmızıdan yeşile döndüğünde İtalyanlar ortalama beş saniyede, İspanyollar altı, Almanlar ise yedi buçuk saniyede korna çalıyormuş," dedi Ali. "Türkler?" diye sordu Burhan Turhan. "Türkler araştırmaya dahil edilmemiş çünkü bu araştırmadaki ölçü saniye. Salise değil."
Sayfa 186
Reklam
Cervantes, bütün okuyucuların böyle macera romanlarına düşkün olmalarının düşünce tembelliğinden ileri geldiğini görmüştü. O tarihlerde İspanyollar, geri kalmış ülkelerinde hayatı düzenlemek ve milleti ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda yükseltmek için ciddi çareler aramıyorlardı. Grigory Petrov-Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Futbol Napoleon’un Fransa’nın idaresine geçişinden sonra Avrupa ülkeleri arasında savaşlara rastlanmamıştır. Napoleon, birçok Avrupa ülkesiyle savaşıyor ve en çok da İngiltere’yi yenilgiye uğratmak istiyordu. Diğer taraftan İngiltere de, Napoleon’u tahtından indirmek için her çareye başvuruyordu. Napoleon, Rusya’yı da savaşmakla tehdit
İşte İspanyollar onları tanır tanımaz, yaratıcılarının böyle güzel meziyetlerle donattığı bu müşfik koyunların topraklarına, günlerdir aç vahşi kurtlar, kaplanlar, aslanlar gibi girdiler. 40 yıldan beri, hatta bugün dahi onları parçalara ayırıyor, öldürüyor, tedirgin ediyor, acı vesıkıntı veriyorlar. Tuhaf, yeni, çok çeşitli, şimdiye dek hiç duyulmamış, okunmamış ve görülmemiş bir zulümle onları yokediyorlar. Bazılarını daha sonra söyleyeceğim. Yalnız şu bir gerçek ki, İspanyol Adası'na ilk çıktığımızda 3 milyon yerli vardı, bugün ise 200'den fazla kalmadı.
Ali Ural
Sevgili Dost, Kim kazandı? Hepsinden hızlı koşan mı? Çıtayı düşürmeden sıçrayan mı? Kelebek gibi kaçıp, arı gibi sokan mı? Kim kazandı? Sabahlara kadar sınavlara çalışan mı? Yürüyenin elinden çantayı kapıp kaçan mı? Güzellikle yarışmasında “kraliçe” olan mı? Kim kazandı? Yüzlerce kiloyu kaldıran mı? Yüzlerce kişiyi güldüren mi? İlk defa yüzerek Manş’ı geçen mi? Kim kazandı? Atom bombasını Hiroşima’ya atan mı? Everest’in tepesine ilk kez varan mı? Doksanıncı dakikada maçı alan mı? Kim kazandı? Kitapları milyonlarca satan mı? Kafasıyla mermerleri kıran mı? Sesiyle dünyayı ayağa kaldıran mı? Kim kazandı? İhaleyi “aslanın ağzından” kapan mı? Kepçeyi elinden bırakmayan mı? Atlı mı kazandı, yoksa yayan mı? Kim kazandı? İspanyollar mı, Kızıldereliler mi? Hitler mi, Yahudiler mi? Beyazlar mı, zenciler mi? Kim kazandı? Kosovalılar mı, Sırplar mı? Maviler mi, Yeşiller mi? Kuzular mı, kurtlar mı? Kim kazandı? Odunlar mı, küller mi? Terziler mi, kumaşlar mı? Avcılar mı, kuşlar mı? Kim kazandı? Gülleler mi, surlar mı? Salonlar mı, kırlar mı? Değnekler mi, körler mi? Kim kazandı? Diriler mi, ölüler mi? Çobanlar mı, sürüler mi? Efendiler mi, köleler mi? Kim kazandı? Sevgili Dost, Herkes kaybetti. Ölüm kazandı. Mezar taşlarına: “Huve’l-Bâki” kazındı. |A.Ali Ural
Reklam
Bütün bu topraklar, Tolede, Sevilla, Valladolid, Saragossa ve Barcelona'nın toplamından daha kalabalık bir nüfusa sahipti. Bu şehirler doluyken bile, Tanrı'nın bu bölgeye yerleştirdiği insanlar kadar halka sahip olmadılar. Etrafını gezmek için, 1800 milden fazla yol katetmek gerekirdi. 12 yıl boyunca, bu 450 millik alanda, İspanyollar 4 milyonu aşkın insanı, kadın, çoluk çocuk, genç, yaşlı demeden bıçakla veya mızrakla öldürdüler, ya da diri diri yaktılar. Söylediğim gibi "fetih" dedikleri, aslında vahşi zorbaların şiddete dayalı işgalleriydi. Bu işgaller sürdükçe, yalnız Tanrı'nın değil, bütün insani kanunların da kınadığı cinayetler devam etti.
Resim