Zamanın birinde Mira'da bacadan düşen bir genç diye başlayıp içinden yol geçen, sevda geçen, çağlar geçen, ucu bilmediği diyarlara giden bir hikaye anlatıyor bu kez Fuat Sevimay son romanı Aziz ile Nikola'da.
Bize Ulysses'i okutan yazarımız bu defa kimlik meselesine odaklanıyor (hani şu bizim ocu, bucu, şucu diye üzerimize
Tek arzum seni tekrar görebilmekten ibaret. Buna nasıl muvaffak olabileceğim, bilmiyorum. Ankara'ya dönmek herhalde biraz güç. Sen bir aralık İstanbul'a gelemez misin?
Habertürk'ün Başrol adlı belgeselinde Ressam Ahmet Güneştekin'in şöyle bir konuşması geçiyor; "Birgün Yaşar Kemal ile Gülhane parkında gezerken bana darphanenin hemen dibinde bir bankı gösterdi. Biliyor musun ben İstanbul'a ilk geldiğimde bir hafta gibi bir süre bu bankta uyudum dedi. Otele verecek param yoktu. Yastığım ise
Başım köpük köpük bulut
İçim dışım deniz
Ben bir ceviz ağacıyım
Gülhane Parkı'nda
Budak budak
Şerham şerham ihtiyar bir ceviz
Ne sen bunun farkındasın
Ne polis farkında
Ben bir ceviz ağacıyım
Gülhane Parkı'nda
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril
Koparıver gözlerinin gülüm yaşını sil
Yapraklarım ellerimdir
Tam yüz bin elim var
Yüz bin elle dokunurum sana İstanbul'a
Yapraklarım gözlerimdir
Şaşarak bakarım
Yüz bin gözle seyrederim seni İstanbul'u
Yüz bin yürek gibi
Çarpar çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım
Gülhane Parkı'nda
Ne sen bunun farkındasın
Ne polis farkında