Osmanlı'da ile yeni Modern Türk devleti arasında demokrsi ve halkçılık
Meşruti saltanat bazı kayıtlar ve sınırlamalarla güya bir nevi halkçılık, bir nevi demokrasiydi; halk, bilerek, görerek, anlayarak, -çağdaş tabiri kullanırsak- şuurlu bir şekilde fikirlerini, maksatlarını, emellerini, gayelerini temsil eden yol göstericiler seçmiş varsayılıyordu! Varsayımlar böyleydi; gerçekliğe gelince, bazı mebusların kendileri bile gayelerinden habersiz, haberli olanların da bir haylisi kararsız ve değişkendi. Az çok şuurlu seçmenlerin belli programlarla kanaatli adaylar seçememesi İstanbul Mebusan'ının devamlı dalgalanmasına yol açıyordu. İki temel fikir vardır ki onların doğruluğuna ta gençliğimden beri inanıyor ve güveniyordum; ve elimden geldiği kadar da o iki fikrin hizmetçisi olmaya çalıştım. Bu iki fikirden birisi milliyetçilik (nationalisme), diğeri halkçılıktır (démocratisme). Şimdiye kadar Türkiye'de kurulup teşkilatlanan siyasi toplanışların hiçbirisinde bu iki temel fikri açıklık ve netlikle, saflık ve kesinlikle bulamadım. Nihayet yeni Türkiye Devleti'nin kuruluşu esaslarında, yeni Türkiye Devleti doğarken milleti kendinde cisimlendiren kahramanın ulvi ve kati sözlerinde, diğer bir tabirle Türk milletinin hür ve bağımsız varlığını ilan eden gür ve yüksek sesinde aradığımı buldum. Büyük Millet Meclisi Reisi'nin tarihi nutuklarını hatırlayınız. Gazi Başkumandan'ın Akdeniz'e doğru bir kasırga şiddetiyle ilerleyen muzaffer ordusu içinde, Türk bayrağını semalara kadar yükselterek yürürken yazdığı beyannameleri hatırlayınız… Bunlarda en derin, en esaslı, en açık ve en kesin bir şekilde milliyetçilik ve halkçılığı bulursunuz.
'İstanbul'dan uzak kalınca insan okul yolunu bile özlüyormuş.. '
Reklam
… Sen esas alemi seçtiğinden beri
… Sen esas alemi seçtiğinden beri Ben o saniyede bittiğimden beri Dünya bildiğin dünya, dönüp duruyor işte Uzun uzun konuşuruz bir gün, son İstanbul Bey'i
Başlı başına bir dünya İstanbul! Hiçbir yerle kıyaslanamayacak kadar özel… Ama, olağanüstü güzelliği, insanın içine çekiveren gizemli havası bir yana; yaşantısının bin bir zorluk içerdiğini de çok iyi biliyorum.
Bu sabah yağmur var İstanbul'da / Gözlerim dolu dolu oluyor bilinmezliğe / Anne sözü dinler gibi masum / Ağladım bu sabah...
Günaydın 1k Günaydın İstanbul
Reklam
Fransızların girdiği her yerde onlann peşlerinden Ermeniler akın et­tikten başka, yerli Ermeniler de ayaklandırıldılar. Adana'ya bir Ermeni Polis Müdürü tayin edildi. Abdurrahman isminde Bağdatlı bir Arap Vali, İstanbul hükümetinden ziyade, Fransızların ve Ermenilerin em­rinde çalışıyordu.
Sayfa 167Kitabı okudu
İstanbul hükümeti, Ferit Paşa zamanında Anadolu’ya silâhlı milis kuvvetleri göndermeye başlamıştı.
Sayfa 129Kitabı okudu
1 — Millî sınırlar içinde vatan bölünmez, parçalanmaz bir bütündür. 2 — Osmanlı hükümetinin dağılması halinde ve her türlü yabana iş­gal ve müdahalelere karşı, millet, kendini birlik halinde savunacaktır. 3 — Merkezî hükümet (yani, İstanbul hükümeti) vatanın, istiklâlin muhafazasını sağlayamadığı takdirde, bu maksadı sağlamak için, geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet, millî kongrece seçilecektir. Kongre toplanmış değilse, bu seçimi “Temsil Heyeti" yapar. 4 — Millî kuvvetleri âmil ve millî İradeyi hâkim kılmak esastır. 5 — Hıristiyan unsurlara, siyasi hâkimiyetimizi ve İçtimaî muvazene­mizi bozacak imtiyazlar verilemez. 6 — Manda ve himaye kabul olunmaz. 7 — Millî Meclisin derhal toplanması ve hükümet icraatının muraka­besinin sağlanmasına çalışılacaktır...
Sayfa 111Kitabı okudu
Zaten İstanbul hükümeti, Ali Kemal’in yaydığı bir genelgeyle bütün valilere, onun artık bir görevi kalmadığını, kimsenin ona itaat etmemesini bildirmedi mi?
Reklam
İstanbul halkına gelince? işgal, İstanbul’un bazı dar ve bazı soysuz çevrelerini saymazsak, Türk halkında bir direniş ruhu yarattı.
Yunanlıların İzmir’i işgali, İstanbul hükümetinin şöylece ve sudan bir protestosu ile karşılandı.
Kış yaklaşıyordu... Ekim yarıladı mı yağmur, çamur, kar, yolları kapatır, adım atılmaz olurdu. Bir daha bahara kadar savaş tehlikesinin ertelendiğini düşünüyordu İstanbul'dakiler...
Sayfa 137 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
DİASPORADA BU İŞTEN PARA KAZANANLAR VAR
1915 olayları hakkında bilen bilmeyen konuşuyor. Türkiye'de bir adet vardır, entelektüel, demokrat görünmek için, havasını atabilmek için memlekete küfretmek şarttır. Diasporanın isteği 'soykırım yaptırdık' dedirtmektir. 1915 olayları çok acı hadiselerdir. Bir mecburiyetten yapılmıştır. Devlet başka çare bulamamıştır. 19. yüzyıldan
Resim