Otogarlar üzerine deneme
Otogarlarda Sosyoloji Otogarlar nedense hep canımı sıkmıştır. Otogarların kendine has bir yalnızlığı vardır. Elbette burada kavuşan insanların sayısı göz ardı edilmeyecek kadar çoktur fakat nedense zihnim her zaman ayrılanları görmek istemiştir. Siz evinize dönmek için bıraktığınız sevgiliniz için üzülürken, bıraktığınız evinizmiş, gittiğiniz
-Az mutluluk getirir, çok ise mutluluğu götürür- Fazla bir şeye ihtiyaç duymuyorum aslında ben yaşamdan yana. Bu hayattan yana koca koca isteklerim, beklentilerimde yok öylesine, zira beklentiler hep yaralar insanı. Gelip geçiciliğin yüksek derecede farkındayım çünkü, hiç bir şeyi sahiplenmekten yana degilim, aynı şekilde hiç bir şeyin beni sahiplenmesinden yanada değilim çünkü, kendimi kendimle bırakıyor, özgürlüğümü ve bağımsızlığımı dibine kadar yaşıyorum ben. İsteklerime gelince, onlarıda en aza indirgiyorum ben , işte bu yüzden minimalizmi benimsiyorum. Az çoktur diyorum, sadelik güzelliktir diyede ekliyorum... Şimdi ise; İçini mutlulukla doldurduğum odam, dumanı üzerinde bir kupa dolusu kahvem, okumakta olduğum kitabım, ve dışarıda bana ilham verircesine yağan yağmurum var, daha ne olsun, birde çok şükür neyseki huzurum var. Az mutluluk getirir, çok ise mutluluğu götürür diyorum ben! Az'la yetinmesini, mutlu olmasını, halinize şükretmesini bilin. Güzel bir gün dileğiyle,sevgilerle kalın... Yazan-Edibe Toğaç
Reklam
Daralan Sahnenin Sahne Dışında Yatan Anlamı
Aslında Beckett gerçekçiydi. Biz onu absürt zannederken o oldukça gerçek(çi) bir zeminde duruyordu ve gerçekliğin nasıl parçalandığını, dilin gerçeği temsil etmede nasıl da yetersiz ve anlamsız olduğunu, bu parçalılığı ve anlamsızlığı göstererek anlatıyordu. Belki de anlatmıyordu da imliyordu. Çünkü ortada gösterilecek bir gerçek yok, ancak
Resim