Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Politik anlamda kadınlar hakkında edilecek kelamları, binbir farklı tartışmanın içinde derinleştirmek mümkün fakat ben yalnızca bizden bahsetmek istiyorum. Ekseriyetle arkadaşlığımızdan. Kadınlık üzerine düşünmeye başlamam hangi yaşlara denk geldi, çok da emin değilim. Çalışan bir annenin kızı için tek dileğinin parasal anlamda özgür olduğu bir
Onu ilk kez, kalabalık bir caddede ışığın değişmesini beklerken gördüm. Önümde duran taksiden indi ve o da benim gibi karşıya geçmek için yanımda durup beklemeye başladı. Yan yana beklerken önce kaçamak bakışlarla süzdüm, sonra yetinemeyip gözlerimi dikerek açıkça seyrettim onu. Yaklaşmıştım yanına. Belli belirsiz bir traş losyonu kokusu, denizi hatırlatan ama en çok da insanda temizlik duygusu uyandıran; bu işte temiz bir insan, bu koku temiz bir insanın kokusu dedirten...
Sayfa 167Kitabı okudu
Reklam
Ölüm günümde tabutum yürüyüp gitmeye başladı mı,bende bu dünyanın gamı var, dünyadan ayrıldığıma tasarlanıyorum sanma; bu çeşit şüpheye düşme. Bana ağlama, vah etme. Şeytanın tuzağına düşersem işte hayıflanmanın sırası o zamandır. Cenazemi görünce ayrılık deme. O vakit benim buluşma ve görüşme zamanımdır. Beni kabre indirip bırakınca, sakın elveda deme;zira mezar cennetler topluluğunun perdesidir. Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret. Güneşe ve aya bakmandan ne ziyan geliyor ki? Sana batmak görünür, ama o, doğmaktır. Mezar hapis gibi görünür ama o, canın kurtuluşudur. Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun? Hangi kova kuyuya salındı da dolu çıkmadı? Can Yusuf 'u ne diye kuyuda feryat etsin? Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafı aç. Zira senin hayhuyun mekansızlık aleminin fezasındadır. Kardeş, mezarıma defsiz gelme;çünkü Allah meclisinde gamlı durmak yaraşmaz. Allah beni aşk şarabından yaratmıştır. Ölsem, cürüsem bile, benim yine o aşkım. Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız. Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir.
Farkında Olmalı İnsan… Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı. Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen… Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını Fark Etmeli. ..... Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahirete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu Fark Etmeli. Henüz Bebekken ‘Dünya Benim!’ Dercesine Avuçlarının
Atatürk'ün Adalet'i... Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak
"O gün, o gece yaşadıklarımı anlatmak benim için gerçekten çok zor doktor... Çünkü düşündükçe aklımdan bir parçayı daha yitirdiğimi hissediyorum. Cesur biri sayılmam belki ama inanın, olanların cesaretle yakından uzaktan ilgisi yok. Şu anda benim yerime, dünya tarihinde cesareti ile kendinden söz ettirmiş savaşçı, komutan, kral ya da her kimse artık, birini de koysanız, onların da ruh halinin benimkinden farklı olacağını düşünmüyorum. İnsanoğlu korkabilir ve bundan daha doğal bir şey yok. Ancak aklını, daha da kötüsü ruhunu yitirme derecesinde korkmak... İşte bu en kötüsü olsa gerek. Bilinmeyen korkusu en korkuncudur derler. Koca bir yalan! Siz hiç varlığına inanmadığınız bir şey ile karşı karşıya geldiniz mi!?! O kadar hazırlıksız oluyor ki insan, o kadar çaresiz kalıyor ki... Dost meclislerinde hakkında şakalar yapıyorsunuz, bunu yaşadığını iddia eden insanlarla ve anlatılan hikayelerle alay ediyorsunuz... Ve 'O' bir gün karşınıza çıkıyor; size iğne gibi sivri ve bıçak kadar keskin dişleri ile gülümsüyor!.. Sizinle dalga geçme sırası 'O'na geldiğinde hissettiğiniz çaresizlik anlatılamaz! Beni neden konuşturuyorsunuz ki? Nedir bunun amacı? Ben size unutmak istediğimi söylemedim mi? Beni delirtmeye mi çalışıyorsunuz? Bu gece yine uyku yok bana, rüyalarımın yerini yine kabuslar alacak. 'O'nu yine göreceğim, yine hissedeceğim , yine bana dokunacak... O gözler, o dehşet! Allahım! Allahım! Hayır! Hayır! Tekrar olmasın, HAYIR!!!"
Sayfa 55 - Konuşmayanlar - Umut DülgerKitabı okudu
Reklam
Hayat, sizler için nasıl devam ediyor bilemiyorum ama benim için şu anda yağan , tarif edilemeyecek güzellikte yağmur damlalarının altındaki serçeler , gözlerinizden öpüyor ben de avuçlarınızdan su içiyorum....1k ya gelişimi düşünüyorum bir yandan da ; meğerse nadasa salmışım kendimi , bağrımdan bereketli ürünlerin hasadını yapmak kaygısıyla , tırnaklarını saban , sevgisini tohum, nefesini ılıman bir iklim yapacak bir rençber gelir mi derken 1k 'ya düşmüş yolum... Paylaşılan bir mısranın, bazen günlerce kulağımda tınılarını duyarak yürüdüm...Bazen de gecenin çaresizliğinde , sessizliğimde yüreğimde sürükledim.. Ve İşte bazen paylaşımlar, sizi yalnız bırakmıyor, kime gittiyseniz o sizle oluyor roman bitinceye kadar... Ama bitince bitiyor işte... Bir an gelir ve toparlanıp gider insan; yaşanmış yaşanmamış her ne varsa geride bırakarak. Diyeceğim o ki ; 1k dostluklarına teşekkür ederim.. Kırdığım,, üzdüğüm tavırlarım için de affola...
Son gördüğüm halüsinasyon da, kantinden aldığım ve epeydir açık zeytinleri yedikten sonra olmuştu. Deneme yapmaya karar verdim ve buzdolabını açıp, plastik ambalajı içindeki zeytinlere uzanıyordum ki, açık kısmının bir bölümünde matlaşmış olmalarına mukabil, diğer kısımda zeytinlerin yağ dökülmüş gibi ve pırıl pırıl olduklarını gördüm. Evet; yine ben yokken koğuşa girmişlerdi. Bir parça ekmekle 5-6 zeytin tanesini ağzıma attım; ve yutmamdan, 5-6 metre ötedeki bahçe kapısına gidene kadar, tesiri hissettim. Bahçeye çıkmaksızın bir sigara yaktım ve o ânda karşı duvarda, açık arabalara binmiş geçen silâhlı askerleri silüet hâlinde gördüm. Sonra, deforme insan suratları falan filân. Duvarda, başkasının alelâde olarak göreceği tabiî veya kasden atılmış çizgilere, hayâlim kolayından suret giydiriyordu; ama benim irade ve isteğimle değil. Şuurlu bir şekilde, etkilenmeden öyle seyrettim. Birkaç dakika sürdü. Bahçeye adım atmıştım ki, şöyle bir durum: Yarı belinize kadar denize girdiğinizi düşünün. Dalganın gelişi ve çekilişi boyunca, siz de ritmik bir şekilde öne arkaya salıncaklanıyorsunuz. Gözünüzü yumun. Gözünüz yumulu da olsa, denizde olduğunuzu yaşıyorsunuz ve tahayyülden fazla, denizi görüyorsunuz. Şu ânda oturduğunuz yerde gözünüzü yumun; çevreden sizde ne var? İşte öyle. Fakat benim anlatmak istediğim, bu hâlden fazla ve şuur kaybı olmadığı için gerçekten eksik bir görüş. Evet; bahçeye adımımı atar atmaz, dalgalı bir suya girdim. Suyun geliş gidiş ritmi içinde, bir-iki adım öne, bir-iki adım geriye, salınıyorum. Burası, bahçe olduğunu bildiğim için havuz diyorum, ama yaşadığım, deniz…
- .. yarın herşey değişecek, yarın. Birdenbire anlar ki yarın da böyle olacaktır, öbür gün de , tüm öteki günler de. Ve bu çaresiz buluş ezer onu. İşte böyle düşünce öldürür insanı. Bunlara katlanamadıgı için öldürür insan kendini ya da , gençse, tümceler kurar. -Böyle işte, dünyanın derin anlamını duyar gibi olduğum her seferde, onun bu basitliği şaşırttı beni. - Karşılaşılan her varlık, bu sokağın her kokusu, her şey, her şey sonsuzca sevmeye bir bahane benim için.. - artık yalnız olmasını bilmeyen kişi için bir o kadar dayanak. - Yaşam umutsuzluğu yoksa yaşama aşkı da yoktur.
tersi ve yüzüKitabı okudu
Geçmiş oIan dünden hiç yad etme, yarın da geImemişken feryad etme, düşünme geIeceği de geçmişi de, şimdi şen oI da yaşamı berbad etme. Eğer her şeyini kaybetmişsen ve cebinde bir ekmek aIacak kadar paran kaImışsa, git kendine bir demet menekşe aI ve ruhunu besIe. Bence bu çok anIamIıdır ve kişinin önceIikIe ruhunu besIemesi Iazım. Kendini satmayan
Reklam
-Aşk acısı acıların içinde en fasulyeden olanı... -Nasıl yani? -Sen anneni kaybettin mi? -Aman Allah korusun. -Değil mi? Allah korusun. Peki sana şöyle sorsaydım: Irmak seni hiç terk etti mi? Aman Allah korusun demezdin. -Hiç bir şey anlamıyorum. Fazla kaçırdın rakıyı... -Rakıyla alakası yok insanların hayatındaki insanları hep yanlış
Eylülde çıkacak olan kitaptan alıntıdır.
218 syf.
8/10 puan verdi
Eserin en ilginç yönü, anlattığı aşk değil, hayal dünyasında yaşayan, yalnız ve kendini sosyal hayattan soyutlamış gencin, bu aşk ile kaçırdıklarını fark etmesi, gerçek hayat-hayal dünyası karşılaştırması yaparak, bilinçli olarak tercih ettiği hayal dünyasının tahlilini yapmış olmasıdır. Bu tahlilde kahramanımız şunları der: “…şimdiye kadar
Beyaz Geceler
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202073,7bin okunma
PADİŞAHIN KESİK PARMAĞI Padişahın biri ava gitmeye çok düşkünmüş, ava her gittiğinde yanında vezirinide götürürmüş... Bir gün yine ava gittiklerinde av esnasında veziri kazayla padişahın bir parmağını kılıcıyla keser. Padişah acı içerisinde sitem ederken, vezir; “padişahım her işte bir hayır vardır” demiş. Padişah parmağının da acısının
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.