Türkiye'de bir de tarihsel Sünuf-u Devlet geleneğinden kalma bir güç var. Öz güç değil: İşçi sınıfı değil. Yedek güç. O da değil. Ama vurucu güç mü? Vurucu güç. Bu da, başta Ordu gelmek üzere, eski Sünuf'u devlet dediğimiz insanlarımız.
Tanzimat'tan beri Türkiye'de biliyoruz, her ileri devrimci adım; bunların vurucu gücüyle olmuştur. Arkasından burjuvazi gizlenmiş ama, önde vurucu güç bunlar. Meşrutiyeti bunlar, bu vurucu güç önde başarmış. Öyle değil mi? Biliyorsunuz, bu artık hepimizin bildiği şey. Milli mücadelede bu vurucu güç önde gitmiş. 27 Mayıs'ı en son: Gene bu vurucu güç yapmış geceyarısı fırlamış çıkmış: "Kurtarmış devleti". Demek ki bir rol oynuyor.
Ama o, klasik Marksizmin koyduğu öz güçle yedek güç kavramlarınıın içine girmiyor. O ayrı birşey: Türkiye'ye mahsus işte bu, bizde, bizim orijinalitemiz. Nasıl, Genç Türkler diye bir gençliğimiz varsa, tıpkı onun gibi bir de ordumuz var. Bunlar Türkiye'nin her devrimci basamağında, şimdiye kadarki vazgeçilmez, kaçınılmaz, inkar edilemez gerçeklik olarak vurucu güçlük rolünü oynamışlar. E, biz bunu kabul edeceğiz: Vurucu güç olarak. Vurucu güç olarak kabul edeceğiz ama, sosyal öz güç olarak değil.