Parmaklan hiç zorlanmadan içime kayıveriyor Evet buna ne şüphe diyor beni onaylamasına.
Bu kadar çabuk uyanldığım İçin benimle dalga geçiyor ama ben de onun penisinin kazık gibi olduğunu
hissedebiliyorum.
Onu daha da azdırmak umuduyla kalçamı ona sürtmeye başlıyorum.
Vay vay yaramaz mısın sen?
Hem de çok diyorum ve arsızca beni bir daha
Burda boğuluyorum artık. Edebiyat yapmıyorum. Gerçekten boğuluyorum, hava yetişmiyor, soluğum kesiliyor. Hıdırlık Doruğu'nda insanı yere çalan sert yel bile, ciğerlerime boğucu gaz gibi doluyor. Ancak kendimi bilmemesiye, kendimi yitiresiye içtiğim -zaman rahat ediyorum. Her sabah dilim paslı, ağzım acı, beynim uyuşuk uyanınca, bir daha içmiyeyim diyorum. Kendi kendime söz veriyorum. Şöyle bir silkinmek, kendime gelmek istiyorum. Olmuyor. Günle birlikte yeniden boğulmaya başlıyorum, havasızım, havasız... Buraya gelirkenki coşkunlu-
ğumu yitirdim, içimden taşıp akan su, ölü toprağında göllenip bataktaklandı. Beni kınıyorsun, değil mi? Burdan bir kurtulsam, ben de kendimi kınayacağım, ikinci yıl bitti işte.'.. Kişi dev olsa, bu işin üstesinden gelemez. Uyuştum, kaldım.
Ne zaman yağmur yağsa ben hep böyle oluyorum. Bir küskünlük, bir bezginlik sarıyor içimi. Yağmur damlalarının toprakta kayboluşu bana insanoğlunun çaresizliğini hatırlatıyor durmadan. Hepimiz bir yağmur tanesinden başka neyiz ki? Önce bir buğu halinde topraktan yükseliyor, sonra bir küçük damla olarak yine toprağa dönüyoruz.
Yağmur altında
daha iyi yenilmekten sıkıldım
benim bir sayfam vardı silinmekten yırtılmış
bir dizem vardı fazla uzaklaşmış olamaz
giymediğime pişman olduğum pantalonlarım
sessizlikle cevaplanmış sorularım vardı
öyleyse bir gülmekten bahsedelim
bir ferahlık dilerim şimdi ben hepinize
bir bilseniz nasıl aydınlanıyor odanın içi
bir bilseniz nasıl dağılıyor masada toplar
bir bilseniz unutamazsınız bazen bilmemek iyi
bu sefer yeniden başlıyorum bak işte pazartesi
diyete, tütün bırakmalara, seni çok sevmelere
kalbim işte bazen teklermiş damar-ül sert
bu sefer yeniden içimde çoklar
kanat çırpışı düşmüş serçenin, boşuna.
öyleyse bir cumartesi şimdi gülüşün
şimdi gülüşün mutlu bir pazar.
Jung'un eski Gnostiklerin öğretilerine normalin üstünde bir ilgi si var, bu yüzden bu özel durumda bir nom de plume (takma ad ç.n.) olarak Basilides'in adını kullanmış."(*)
"Gnostiklere yönelik büyük merakı olan yalnızca o değil," diye gülümsedi Profesör J."Genç Baron da oldukça aykırı. Gelin şimdi kitaba biraz daha
(...) ama ne kadar uzağa gidersen git, buradan gerçek anlamda kaçabilir misin? Anlayamadığım tarafı bu işte. Mesafenin uzaklığına pek güvenmesen iyi olur.
Yeniden mesafenin anlamını düşünmeye başlıyorum.
Bu çocukların farklı dünyasından gerçek dünyaya uzanacak köprüler kurmaya çabalıyorum. Ancak mesleğin sunduğu tüm imkânlarla ve bin bir emekle kurduğum sağlam, yıkılmaz gibi görünen o köprüler hiç ummadığım bir anda darmadağın oluyor gözlerimin önünde. Geride yorgun enkazlar bırakarak.
Sonra yeniden başlıyorum köprüler kurmaya. Cam fanusu ve duvarları parçalayana dek!..
Sevgiyle, özveriyle, sabırla yığılmış taşlardan sağlam ve yıkılmaz köprüler yapana dek!..
İşte bu yüzden Kartaneleri'nin öğretmeni olmak...
...yeniden başlamak için; yıkılan her köprüden sonra, geriye yalnızca bir tane bile taşın kalmasına sevinebilmektir..."
Soluğumu kesip durma ne olur
Zamanı böyle zamansız vurma
Bir zincir midir kırılmayan
Bir çığlık mı yoksa işte yine suskun
Ve doyumsuz çatlıyor dudaklarım
Tam da tırmanırken doruğa
Ağzımda rüzgarlı bir ateş
Yine yangınla başlıyorum sabaha
Bu yaralı çelişkiler denizinde
Dönüp dönüp aynı yere gelmek
Ve her gelişte yeniden ölmek
Kahreder insanı bilirsin
Bazen tükendikçe çoğalır
Çoğaldıkça yeniden gülersin
Ve yükleyip geleceği sırtına
Yine yaşamı karşılıksız seversin
Bugün her şeyi ardında bırakmış olarak yeni hayatıma başlıyorum. Artık bambaşka biriyim ben. Simdiye değin ne yapmışsam onları tekrarlamak konusunda çekingen davranıyor, tereddüt gösteriyorum. Hiç olmadığım kadar kararlıyım. Çoğu şey artık daha kolay olacak benim için. Ne istiyorsam o... Ne kadar
istiyorsam o kadar. İstediğim gibi ve benim yön
Develerden sadece birini görüyorum! Diyor: ve çevreye baktığımızda anlıyoruz ki develerden biri kaybolmuş.
Sen kal Zeyd, ben bakayım, diyorum, kendi izlerimi takip ederek geri dönmem zor olmayacaktır.
Ve şafak sökerken, kum vadisinin içlerine doğru açılarak tepelerin ardında kaybolan yitik devenin ayak izlerini izleye izleye ilerliyorum.
Bir
Soluğumu kesip durma ne olur
Zamanı böyle zamansız vurma
Bir zincir midir kırılmayan
Bir çığlık mı yoksa işte yine suskun
Ve doyumsuz çatlıyor dudaklarım
Tam da tırmanırken doruğa
Ağzımda rüzgarlı bir ateş
Yine yangınla başlıyorum sabaha
Bu yaralı çelişkiler denizinde
Dönüp dönüp aynı yere gelmek
Ve her gelişte yeniden ölmek
Kahreder insanı bilirsin
Bazen tükendikçe çoğalır
Çoğaldıkça yeniden gülersin
Ve yükleyip geleceği sırtına
Yine yaşamı karşılıksız seversin