Burda boğuluyorum artık. Edebiyat yapmıyorum. Gerçekten boğuluyorum, hava yetişmiyor, soluğum kesiliyor. Hıdırlık Doruğu'nda insanı yere çalan sert yel bile, ciğerlerime boğucu gaz gibi doluyor. Ancak kendimi bilmemesiye, kendimi yitiresiye içtiğim -zaman rahat ediyorum. Her sabah dilim paslı, ağzım acı, beynim uyuşuk uyanınca, bir daha içmiyeyim diyorum. Kendi kendime söz veriyorum. Şöyle bir silkinmek, kendime gelmek istiyorum. Olmuyor. Günle birlikte yeniden boğulmaya başlıyorum, havasızım, havasız... Buraya gelirkenki coşkunlu-
ğumu yitirdim, içimden taşıp akan su, ölü toprağında göllenip bataktaklandı. Beni kınıyorsun, değil mi? Burdan bir kurtulsam, ben de kendimi kınayacağım, ikinci yıl bitti işte.'.. Kişi dev olsa, bu işin üstesinden gelemez. Uyuştum, kaldım.