“Annelerin annesi...”
Minik ellerini öpüp kokladı okulun kapısında, telaşlı çocukların sırt çantalarından sırtına yediği darbeyi hissetmedi bile. “Allah zihin açıklığı versin,” dedi gülerek. Sel gibi akan çocuk kalabalığına karışmadan evladı. Şimdi avucunun içindeki minik eli biraz daha sıktı. “Hadi koştur Erhan'ım koştur, geç kaldık...” Beş yaşındaki Erhan'la
Bir gün, hayatındaki engelleri aşamamaktan yakınan bir adam dostlarının da tavsiyesi üzerine kulübesinde yalnız başına yaşayan bir bilgenin yanına gelir ve “Efendim ben, önüme çıkan engellerin hiçbirini aşamıyorum. Ne yapmam gerekiyor?” diye sorar. Bunun üzerine bilge, adamı da yanına alarak pencerenin önüne kadar gelir. Camda kanatlarını açmış ve dışarı çıkmak için çırpınan bir kelebek vardır. Kelebek yorulmaksızın dışarıya çıkmaya çalışmakta, devamlı olarak cama çarparak yere düşmektedir. Bilge yavaşça, kelebeğin çıkışını kolaylaştırmak için camı açar. Ama bu da işe yaramaz. Kelebek çırpındıkça çırpınıyor ve her defasında cama çarpmaya devam ediyordur. Bunun üzerine bilge, yanındaki adama döner ve şunları söyler: “Kelebek dışarı çıkması için gerekli olan tek yolun, şeffaf oldukları için dışarıyı gösteren, ama gerçekte kapalı olan camlar olduğunu sanıyor. Oysa birazcık geri çekilip şöyle genel bir bakış açısıyla baksa, onun dışarı çıkması için kocaman bir açık pencerenin olduğunu görecektir. Ne var ki, bütünü göremeyip sadece bir noktaya odaklandığı için, kendisini odanın içinde tutsak kalmaya mahkûm ediyor. İşte hayat da bazen önümüze aşılmayacak engeller çıkarır ve yaşamı adeta bize dar eder. Bu durumda yapılması gereken tek şey, bir iki adım geri çekilmek ve sakin bir kafa ile düşünerek, genel bir kavrama becerisi ve bakış açısıyla yeniden hareket ederek çıkış yolunu tekrar aramak ve bulmaktır.”
Reklam
Ders niteliğinde bir hikaye. Okumanızı tavsiye ederim
Okyanusta yol alan bir gemi battı . Sadece bir kişi sağ kurtuldu. Dalgalar adamı küçük ıssız bir adaya kadar sürükledi. Adam ilk günlerde kendisini kurtarması için Rabbine yalvarıp yakardı. Sonraki günlerde yardım bulurum umuduyla uzaklara bakmaya başladı. Ama ne gelen oldu ne giden. Bin bir emekle rüzgardan, yağmurdan ve vahşi hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklarından bir kulübe yaptı. Balık avlıyor, pişirip yiyor ve ufku gözlüyordu. Günler böyle geçiyordu. Yine bir gün balık avlamak için yola koyulmuştu. Döndüğünde ne görsün, tek tutunduğu dal olan tahta kulübesi alevler içerisinde cayır cayır yanıyordu. Başına gelebilecek en kötü şeydi bu. Keder ve öfke içinde donakaldı. Artık bu ıssız adada başını sokabileceği bir kulübesi bile kalmamıştı. Bu üzüntüyle, Allah'ım bunu bana neden yaptın, diye feryat etti. O geceyi Allahü Teala'ya sitemler ederek üzüntü ve keder içinde geçirdi. Ertesi sabah erken saatlerde adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı. Onu kurtarmaya geliyorlardı. Mutluluktan havalara uçacak gibiydi. Gelenlere "Benim burada olduğumu nasıl anladınız?" diye sordu. Cevap onu hem şaşırttı hem de utandırdı: ''Dumanla verdiğin işareti gördük, o işarete göre geldik. " İşte tutulan son dalın kırılması, ilahi yardımların önündeki son engelin de kalkması manasına gelir kimi zaman.
"Ormanda iki yol belirdi önümde, ve ben Daha az yürünmüş olanı seçtim, Bütün fark buradaydı işte."
Sayfa 41 - Can YayınlarıKitabı okudu
İnsanın kendi dilediği gibi değil, Tanrının emrettiği gibi yaşaması doğru bir yol ama... Hayır, insan istediği gibi yaşayamaz, doğrudur. Yoksa insan en derin zekânın bile içinden çıkamayacağı bir çelişmeler karanlığına düşer. Bir gün bir şeyi istersin, ertesi gün tutkuyla, ölesiye ona bağlanırsın, daha ertesi gün onu istediğinden utanırsın, arzun yerine geldiği için hayata lanet edersin. İşte insan hayatta kendi isteğinin peşinden serbestçe giderse böyle olur. Bastığımız yeri yoklayarak yürümeliyiz; bazı şeylerden gözlerimizi çevirmeliyiz, mutluluk hülyalarına kapılmamalıyız, mutluluk elimizden kaçarsa isyan etmemeliyiz; hayat budur işte... Kim demiş hayat zevk ve mutluluktur. Ne saçma düşünce! Hayat hayattır, bir ödevdir, ödev dediğin de çetin bir iştir.
Sen bana geç kaldın.. ben sana erken...
Şu balık Kızıldeniz'den kalkıp Ege'ye geliyor, oradan da bizim sofraya. Kısmet işte, kısmetten öte yol yok...
Sayfa 55 - MustafaKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.