Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
Ahmet Ümit-Sis ve Gece
Merhaba 'lerim.
Yazarımızın kaleminden çıkan ikinci kitabı okudum.
Bu kitap yazarın ilk kitabıymış.
Başlamadan önce okuduğum yorumlar beni korkutsa da gayet rahat okudum.
İlk sayfaları sıkıcı bulanlara karşın ben epey ilgi çekici buldum,hatta dedim ki fantastik polisiye falan mı ama değilmiş.
Betimlemeler beni biraz boğdu.
Kitabın sonunun biraz hava da kaldığını da düşünüyorum ama ilk kitap için bence gayet iyi bir kitap.
Mine'ye üzülmedim.
Yıldırım yerine Sedat'ın ölmesini tercih ederdim.
Sedat'ın duygularını okurken bir Volki Tolki havası vardı.
İkisini birden seviyorum falan.
Ama Mine'nin sonu efsaneydi.
Tahmin etmek benim için çok güçmüş böyle bir durumda.
Kitabın konusuna gelince;
İstihbarat görevlisi olan kırklı yaşlardaki Sedat ressam olan kızımız Mine'ye gönlünü kaptırıyor ki bence aklını kaybetmiş.
Yasak ilişkileri bir süre devam eden çiftimiz Mine'nin ayrılık kararı almasıyla araları bozuluyor ve bir süre sonra da Mine ortadan kayboluyor.
Her şey Mine'nin kaybolmasıyla daha da karmaşık bir hal alıyor.
Sonunda ise Mine bulunuyor ama ne bulunma.
Sis ve Gece, Ahmet Ümit'in yazdığı, 1996 yılında yayımlanan polisiye romanı'dır. Türkiye'de çok satan ve çeşitli tartışmalara yol açan "Sis ve Gece" Yunanistan'da da yayımlanarak yabancı dile çevrilen ilk Türk polisiye romanı oldu.
Kitabı beğendim tavsiye ederim.Amansız bir yalnızlaşma ve yabancılaşma
İstihbarat teşkilatının mesleğine aşkla bağlı elemanı Sedat’ın hayatı üst üste gelen musibetlerle altüst olmuştur. Babası gibi sevdiği amiri Yıldırım’ın öldürülmesinin şokunu atlatamadan kendisi de suikasta uğrar. Tüm bunların üstüne yegâne yaşama sevinci olan Mine’nin kaybolmasıyla hayatı tam bir cehenneme döner ancak pes etmez, sevgilisinin peşine düşer.
Faili meçhul cinayetlerin parçaladığı yaşamlar
Sis ve Gece olgun bir yazardan izler taşıyan üslubuyla şaşırtıcı bir ilk roman. Ahmet Ümit’e parlak bir kariyerin kapısını açan roman uzun vadede yazarın imzasına dönüşecek olan tüm temaları barındırıyor; arka sokaklarda kaybolan yaşamlar, azınlıklar, mezar taşlarının silinen yazıları gibi hayatımızdan sessiz ve çaresizce çıkan “ötekiler.”
Herkese merhaba
SİS VE GECE / AHMET ÜMİT ile geldim. Türk polisiye yazarları denilince aklımıza gelen ilk isimlerden ve benim de çok keyifle okuduğum bir yazar.
Kitap 265 sayfa. Dili bildiğimiz Ahmet Ümit tarzı inanılmaz akıcı. Okurken sayfaların nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile. Zaten bir çırpıda da bitiveriyor…
Baş karakterimiz MİT görevlisi Sedat. Kitap onun ağzından bizlere aktarılıyor. Diğer Ahmet Ümit karakterlerinden farklı olarak bu Sedat’ı ilk andan itibaren sevemiyoruz maalesef Çünkü karakterlerimiz evli ve 2 çocuk babası tahminen 35-40 larında bir adam ancak Mine denilen üniversite öğrencisi ile 2 yıllık bir gönül ilişkisi var. Kitap Mine’nin kaybolması ile başlıyor. Sedat’tan artık ayrılmak isteyen kız bir anda sırra kadem basıyor. Hem karısını bırakmayan hem de Mine’den ayrılmak istemeyen Sedat bu kayıp ile adeta yıkılıyor. Sedat’ın çektiği acı içimize işliyor adeta. Çok güzel yapılmış duygu aktarımları. Ancak kızmadan edemiyorsunuz hem bu kadar acı içindeyken karışı ile uyuyup onu aptal yerine koymasına, kandırmasına…
Mine’nin kaybı ile başlayan olay örgüsü istihbarat örgütü içindeki ilişkiler, suç örgütlerinin eylemeleri, kayıtsız ölümler gibi bir çok konu ile iç içe geçerek yürek burkan bir hikayeye dönüşüyor. Ve belki de son anda tahmin edilebilir bir sonla bizi arada bırakıyor. Ben itiraf ediyorum kitabı bitirdikten sonra oh olsun sana Sedat dedim
Okuduğum diğer Ahmet Ümit kitaplarına göre ki neredeyse hemen hepsini okudum diyebilirim daha az sevdiğim bir karakter oldu Sedat. Sonu da biraz fazla tesadüfi geldi bana açıkçası. Ama yine de severek okuduğum bir kitap oldu diyebilirim
Osman Aysun polisiye ve gerilim türünde yazdığı romanlarıyla tanınıyor.
Yazarımız Hukuk Fakültesi mezunu iken asıl mesleği olan avukatlığı bırakarak polisiye roman yazmaya başlar.
Sınırların Ötesinde' de yine bir casusluk hikayesini konu alır.
İngiltere ve Rusya'nın birlikte hareket edip belli bir grubun oluşturduğu,dünyanın dengesini bozacağı gizli bir teşkilatlanmaya girişirler.Bu teşkilatlanma ile uluslararası bir savaşın patlak vermesine yol açabileceği büyük bir oyuna dahil olurlar.
Bunu engellemeye çalışan İngiliz ajan Hunter ve ona inanan dostlarının yardımıyla zorlu bir süreç onları bekler.İstanbul'da sonradan Mit' in de dahil olduğu olayda hareketli bir takip ve kovalamaca süreci onları bekler.
Rus, İngiliz ve Mit ajanlarının birlikte hareket etmesiyle bu gizli örgütün amacına ulaşmasına engel olabilecekler mi?
Kitapta yazarın ele aldığı konular, değişen siyasi ilişkiler, uluslararası istihbarat, güçler dengesi, darbe girişimi, tecrübeli ve yetenekli ajanlar, bol aksiyon ve macera tabi birde olmazsa olmazımız AŞK...
Osman Aysun kitabında edebi bir üslubu olmasada sade, anlaşılır,akıcı ve bir o kadar da heyecanla ilerleyen bir anlatım tarzı kullanmış.
Keyifli okumalar :)
Hangi Jason Bourne?
Bazı insanlar romanlardan uyarlanan filmleri seyrettikten sonra o filmlerin uyarlandığı kitapları okumayı saçma bulurlar. Ben bunun tam aksine sevdiğim filmler eğer romanlardan uyarlanmış iseler o kitapları okumayı seviyorum. Çünkü sevdiğim hikayenin daha çok ayrıntısına ulaşıyor, daha fazla özümsüyorum.
Uyarlamalarda her ayrıntıya yer
ᴀşᴋıᴍıᴢ ᴇsᴋɪ ʙɪʀ ʀᴏᴍᴀɴ
Edebiyat bazen çok tehlikeli olabilir. Anna Karenina, Madam Bovary, Esmeralda ve daha birçok kadın roman kahramanı... Bu muhteşem kadınlara ulaşmaya çabalarken, önce doğru düşünme yeteneğini, sonra da yaşamını yitiren bir adam...
Kimsenin önemsemediği overlokçu bir kızın cinayeti bile önemli sırlar içerir. Katil ve maktul apaçık ortadaymış gibi görünse de hakikat çok derinlerde gizlenmiş olabilir. Ama ne kadar gizlenirse gizlensin, Başkomser Nevzat gibi vicdanlı polisler olduğu sürece karanlık aydınlanacak, adalet mutlaka yerini bulacaktır.
Aşk hiçbir zaman masum değildir. Petersburg’un soğuğundan, İstanbul’un sıcağına gelen bir Rus bilim insanı. İstihbarat servislerini birbirine düşürecek kadar gizemli bir kayboluş. Mutluluğu ararken kendini ölümün kıyısında bulan çaresiz bir âşık...
En zevkli anlar kanlı gerçeklere dönüşebilir…
