İnsan, hayatında bazı şeyleri unutur. Benim de
hayatımda unuttuğum anılarım vardır. Onlar toz
olmuştur ya da kırılan bir bardağın artık
birleştirilmeyen parçaları gibidir.
Benim anılarım, hayaletlerle dolu bir galeridir.
Belki ben kendi hayatımı değil de, başkalarının
hayatını yaşadım. Bu sayfalarda geriye bıraktığım
anılar arasında bazıları sararmış yapraklar gibi yere
düşecek, ölecektir. Oysa, bazı anılarım zamanla
yeniden canlanacak, yeniden hayat bulacaktır.
Dünyanın bütün zenginliği önüme serilse, o örgülü saçları dağıtamaz, canımı kurtarmak için bile olsa o çok değerli küçücük ayakkabıları çıkarıp atamazdım! Bu acar çocukların yaptığı gibi oyun olsun diye onun beline sarılmazdım. Yapsam, ceza olarak kolumun öyle kalmasını beklerdim. Yine de dudaklarına dokunmak isterdim; sadece, sadece dudakları aralansın diye ona soru sormak isterdim. Yere indirdiği gözlerinin kirpiklerine, yüzüm kızarmadan bakabilmek, bir santimi bile paha biçilmez bir yadigâr olacak o saçlarını çözmek isterdim. Uzun lafın kısası bir çocuğun serbestliğine sahip olup değerini bilecek kadar büyümüş olmayı isterdim. İtiraf ediyorum.