“Bilmez değilsiniz ya, biz İttihatçılar biraz tutkun oluruz.”
Te'lif-i Mesail Şubesi, Osmanlı Devleti'nin âhir ömründe oluşturduğu ve bünyesinde zamanın hukuki ve siyasi sorunlarını çözecek ilim adamlarının görev yaptığı muazzam bir ilim merkezi idi. Bunu gören İslâm karşıtları onu kapattıkları gibi, reisini de yıllarca göz hapsinde tuttular. Bütün bunlardan sonra kimse çıkıp da, "Devletin sorunlarına, aksayan kurumlarına ulemâ İslâmi çözüm getiremedi de bundan dolayı ittihatçılar ya da başkaları batılı devletlerin hukuk sistemlerine iktibas ettiler" diyemez. Tek bir mezhepten (Hanefi) dahi dünya hukuk tarihinin en parlak eserini (Mecelle) çıkaranlar nasıl olurda çözümsüzlükle itham edilebilirler?! Ali Haydar Efendi'nin (rahimehullah) başkanlığını yaptığı Te'lif-i Mesail Şubesi, güncel meseleleri çözmede yetersiz mi kalmıştı ki, Batı yanlıları Batının kanunları'nı "kes, kopyala, yapıştır" şeklinde iktibas edip, milletin önüne sürdüler!? Elbette ki hayır. Nitekim Üstadın Te'lif-i Mesail Şubesi Reisliğini yürüttüğü yıllarda katipliğini yapan Ömer Nasuhi Bilmen'in "en ziyade Hanefi mezhebini" esas alarak telif ettiği "Hukuku İslamiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamusu", mükemmelliği ile devrin modern hukuk profesörlerini hayrette bırakmıştır.
Sayfa 47 - İlmî YönüKitabı okudu
Reklam
İttihatçılar..
vatanı kalbinden vurulmaya ittiler.
Sayfa 301Kitabı okudu
Jön Türkler
“1908’de İttihat ve Terakki Cemiyetine bağlı, ‘Jön Türkler’ de denen Osmanlı subayları Abdülhamid’e baskı yaparak II. Meşrutiyetin ilan edilmesini ve meclisin açılmasını sağladılar. İttihatçılar yeni kuşak Osmanlı subaylarıydı, imparatorluklarını Büyük Devletlerden ayıran uçurumun farkındaydılar. Birçoğunun ailesi 1870’lerde Balkan Savaşları yüzünden yurtlarından olmuştu. Değişim isteyen bu hareket uzun süredir imparatorluğun Batıya açılan penceresi olan Selanik’te başlamıştı. İttihatçılar art arda gelen yenilgilere tanık olmuş. Ülkelerinin dış borç altında ezilişini seyretmişlerdi. 20. Yüzyıl boyunca birçok ülkeyi sarsan devrimci hareketlerin ilk dalgasıydı Jön Türkler.”
Başta Gazze! Bir asırdır bu coğrafyada akan kanın sorumlusu İngilizlerdir.
Musul ve çevresindeki petrol alanlarının gerçek sahibi Abdülhamit’ti. ittihatçılar elinden aldılar mülkiyetini... Biz, bunu olup bitti de sayabiliriz. Barışta bu topraklar mutlaka sınırlarınızın dışında kalacak... Kılıç hakkının ne demek olduğunu siz Osmanlılar iyi bilirsiniz. Hiçbir şey ödememek de mümkündü. Fakat İngiliz İmparatorluğu, eski düşmanlarının mülkiyet haklarına bile saygılıdır.
Sayfa 122 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
"Ben, vatan için, vatanın her zerresi için bütün kuvvetiyle, ölünceye kadar çalışacak bir makine olmak istiyorum. Ne yapayım, bir defa vatanı her şeyden, herkesten fazla sevdim. Ona ebediyyen sadık kalacağım."
Reklam
İmparatorluk yıllarca “kanun kuvvetinde kararnameler” ile yönetildi. Tabii diktatör yönetimlerin kendine göre avantajı davardır; bürokrasi, ordu ve eğitim II. Meşrutiyet yıllarında modernleşti. İttihatçılar vatanseverdi, bu onların hem gücüydü, hem de hatalarının bir nedeni...
Sayfa 22 - TİMAŞKitabı okudu
İttihatçılar
Sorgulandılar, yargılandılar, sürgün edildiler, kaçtılar, sui-kasta kurban gittiler. Ve idam edildiler. Bir gün bile kahretmediler. Sonuçta hayatta kalmayı sadece bir avucu becerebildi. Gerçek bir kaybedenlerin öyküsü...
Sayfa 289 - İttihat ve TerakkiKitabı okudu
15 mart 1921
“Bir gün beni sokakta vuracaklar; alnımdan kan akacak, yere serileceğim. Yatakta ölmek nasip olmayacak. Ziyanı yok, varsın vursunlar; benim ölümümle vatan bir şey kaybedecek değildir. Bir Talat gider, bin Talat yetişir.” -
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.