Ecinniler ile Dostoyevski etkinliğine giriş yapıyorum dostlarım :) 896 sayfalık bu yüce eseri Sibirya sürgünü sonrası iki yılda (1870-1872) tamamlamış Dostoyevski.
Bu kitabı yazarken gerçek bir olaydan esinlenmiş. Kısaca gerçek olaydan bahsedelim;
1869'da Moskova Üniversitesi'nde okuyan Sergey Nechayev, çevresindekileri bir devrim için
🚀🇹🇷🪐✨
“Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir,
Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu yükselme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.”
“İstikbâl
Ailesiyle birlikte hâlâ yurtdışında bulunan Dosto, Ebedi Koca'yı teslim etmesinin hemen ardından, edebiyat hayatının belki de en büyük yapıtı olmaya aday olan ve kafasında beş roman olarak tasarladığı "Büyük Bir Günahkârın Hayatı" için kolları sıvarken, eşi Anna'nın üniversitede okuyan kardeşi Snitkin'in yanlarına gelmesiyle birlikte
Dostoyevski’nin kitaplarını bitirdiğimde Kafka’nın sözü kulaklarımda çınlamaya başlar: "Bir kitap, içimizdeki donmuş denize inen balta gibi olmalı." Bir romancı düşünün, her kitabında kalp atışlarınızı hızlandıran, aklınızı çalıştırıp düşüncelerinizle çatışmaya sürükleyen, hassas duygularınıza hitap eden, toplumsal eleştiride bulunup
Bak ne diyeceğim: Aklını başına topla! Herkes her şeye nasıl yalın olarak bakıyorsa sen de öyle bak! Bu dünyada her şey anlaşılır ve açıktır. Tavan ak, çizme kara, şeker tatlıdır.
--Kötülemek gibi olmasın ama, şimdiki gençlik bana hani ateşte çok durmuş yemek gibi biraz ekşimsi geliyor... Ne dansetmekten anlıyorlar, ne iki çift söz etmekten, ne de adam gibi içmekten...
--Yok canım, içmede pek ustadırlar, yeter ki bulsunlar...