Hiçbir Başarı Küçük Değildir
Başarının boyutunu mazeret edinerek iyi hislerinizi küçümsemeyin. Zafer anının tadını çıkarın ve devam edin. Bu sadece bir ışıltı ama her gün yaşanırsa ışıltının en iyi kaynağı kendiniz olacaksınız.
Onu sekiz geçtiğinde
Pardon saat kaç diye sordum yanımda otobüs bekleyen kadına. Onu on geçiyor dedi. Teşekkürler dedim.  Arkamı dönüp omzuma çapraz olarak taktığım çantamdan telefonumu çıkarıp çaktırmadan saate baktım. Hayır onu on geçmiyordu. Onu sekiz geçiyordu. On demek sekiz demekten daha mı kolaydı? Neden hep sayıları yuvarlayarak söyleriz ki? Altı geçseydi beş
Reklam
Furuğ'un babasına yazdığı mektup.
Şiir benim tanrımdır, işte ben şiiri bu denli seviyorum. Gecem, gündüzüm bunu düşünmekle geçiyor, kimsenin söylemediği yeni bir şiir, güzel bir şiir söyleyeyim diye. Kendimle baş başa olmadığım ve şiiri düşünmediğim günüm, anlamsız ve bir hiç sayılır. Belki şiir görünüşte beni mutlu kılamaz ancak ben mutluluğu kendim için başka türlü yorumluyorum. Mutluluk benim için ... güzel elbise iyi yaşam ve iyi yemek değil. Ben, ruhum memnun olduğu zaman mutluluk duyuyorum ve şiir benim ruhumu memnun ediyor. Şayet, insanların elde etmek için çırpındıkları o güzellikleri bana verseler ve karşılığında şiir söyleme yeteneğini benden alsalar, intihar ederim. Siz benden vazgeçin, siz bırakın ben sizce mutsuz ve aylak olayım, ancak ben hiç bir zaman yaşamımdan yakınmayacağım. Tannya ve çocuğumun ölümü üstüne yemin ederim ki ben sizi çok seviyorum. Sizi düşünmek gözlerimi yaşartıyor. Ben kimi zaman düşünüyorum ve düşünmüşüm, neden tanrı beni böyle yarattı ve neden şiir adlı şeytanı içimde canlandırdı ki, ben sizi memnun edemeyeyim ve hiç bir zaman sizin sevginizi alamayayım, ama bu benim suçum değildir. Benim, milyonlarca insanın kabullendikleri yaşam gibi sıradan bir yaşamı kabullenecek gücüm yoktur. Evlenmek niyetinde değilim. Ben yaşamım boyu hep ilerleyeyim ve toplumda seçkin bir kadın olayım istiyorum ve sizin, benim dediklerimi kabul etmeyeceğinizi sanmıyorum. mektup yazın.
Hiç cevap vermiyorum…BEN SENİ İSTİYORUM, SENİ ARIYORUM… Kayıtsızlığınla beni yok ediyorsun, geride sen kalıyorsun.Ama seni de biri yok ediyor… Aslında bu oyunda herkes birbirini yok ediyor… Ben birilerini, o birileri başkalarını.Sen beni…Seni bir başkası… Hem çok iyi biliyorum; beni sevsen bile hiç kapanmayacak bu yaram…Seni biri sevse de hiç kapanmayacak bu yaran… Hiç kapanmayacak! …Avuçların hep boşluğa kapanacak
309 syf.
10/10 puan verdi
İnanılmaz Gerçek Bir Anlatım, Çok İyi Bir Metin
“Aileyle yüzleşince genel olarak aileyi kaybediyordunuz.” Bu alıntıyla başlamak istedim. Kitabı Eylül Görmüş tavsiyesiyle almak istiyordum ama
Deniz Yüce Başarır
Deniz Yüce Başarır
da çok övünce muhtemelen beğeneceğimden emin olarak sipariş vermiştim. Bu iki kadının okurluğuna bir kez daha güven tazeledim. Bir kez daha anladım ki bu iki insan sevdiyse kitabı muhtemelen ben
Miras
MirasVigdis Hjorth · Siren Yayınları · 20213,648 okunma
360 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
SEVDA ÇİÇEĞİ Herkese Merhabalar... Bugün sizlere çok merak ederek aldığım ve aldığıma değdi dediğim harika kitabım ile geldim. Hatta öyle sevdim ki 1 gün bile demeden bir baktım bitmiş. Tanıdık şeyler buldum daha da sevdim böyle yeşilçam tadı aldım ama yetişkin okur ibaresinin de eklemem gerek. Zira klişe diye tabi edilen o harika kıstaslar olsa
Sevda Çiçeği
Sevda ÇiçeğiSıla Koçak · Pukka Yayınları · 202444 okunma
Reklam
icadın anası ihtiyaçtır.
"İcadın anası ihtiyaçtır." Yani, varsayımsal olarak icatlar toplumun giderilemeyen bir ihtiyacı olduğu zaman yapılır: Bir teknolojinin yetersiz ya da sınırlayıcı olduğu herkesçe kabul edilmektedir. Olası mucitler, para ya da ün kazanma umuduyla güdülenerek o ihtiyacı saptar ve karşılamaya çalışırlar. Sonunda bir mucit, mevcut yetersiz teknolojiden daha üstün bir çözümle ortaya çıkar. Çözüm toplumun değerleriyle ve başka teknolojileriyle uyuşuyorsa toplum çözümü benimser. Buna iyi bir örnek yakın çağların en büyük mucidi Thomas Edison'un en özgün icadının tarihidir. Edison 1877'de ilk gramofonunu yaptığı zaman bir makale yayımladı, bu makalede icadının kullanılabileceği yerleri on madde halinde belirtti. Bunların arasında ölmekte olan kişilerin son sözlerini kaydet- mek, görme özürlü kişilerin dinlemesi için kitapları plağa almak, saatin kaç olduğunu duyurmak, hecelemeyi öğretmek vardı. Edison'un öncelikler listesinde müziğin yeniden üretimi ilk Sıralarda yer almıyordu. Birkaç yıl sonra Edison yardımcısına icadının hiçbir ticari değerinin olmadığını söylemişti. Daha sonraki birkaç yıl içinde düşüncesini değiştirdi, gramafon satmak üzere iş hayatına atıldı ama bürolarda dikte ettirme makinesi olarak. Başka girişimciler madeni bir para atıldığı zaman popüler müzik çalacak şekilde gramofonu değiştirip müzik kutusu adı verilen şeyi türettikleri zaman, ciddi büro işlerinde kullanılan icadının değerini düşürdüğü için olsa gerek, Edison buna karşı çıktı. Ancak 20 yıl kadar sonra istemeye istemeye gramofonunun aslında müzik kaydetmeye ve çalmaya yaradığını kabul etti.
“Beklemek cehennemdir, ama beklerim seni, İyi kötü demeden, suçlamadan keyfini.”
Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
...İyi yapılmış makineyi andırıyorlar. Buharla, elektrikle, rüzgarla, kısacası, her şeyle çalışıyorlar, ama ruhun verdiği bir güçle çalışmaları söz konusu değil..
Uçurum Halkıydı bu, haykırarak efendilerinin kanını iç- mek için yürüyorlardı. Uçurum Halkı'nı daha önceden tanırdım: Onlarla yanı yerlerde yaşamıştım, onları tanıdığımı sanırdım. Ama o gün sanki onları ilk kez görüyordum. O sessiz uyuşukluğundan silkinmişti: şimdi insanın kanını dondurucu bir güç, elle tutulacak kadar somut öfke köpükleriyle, uğultulu dalgalarıyla bir deniz, dükkanlarından yağmalanan alkolle, kinle ve kan susuzluğuyla sarhoş bir canavarlar sürüsüydü. Baldırı çıplak adamlar, paçavralar içindeki kadınlar, çocuklar; yüzlerinde iyi adına ne varsa silinmiş ve yalnız şeytanca bir hırsın okunduğu kararmış ruhlar; maymunlar ve kaplanlar gibiydiler. Avurtları çökük veremliler ve kıllı devler, vampirler bir toplumun bütün kanlarını emip bitirdiği solgun hayvanlıkla ve kötülükle çarpılmış yüzler; her tarafı şiş kadınlar, ölü kafalı sakallı ihtiyarlar; eriyen bir gençlik, çürüyen bir ihtiyarlık; çirkin, çarpık şeytan yüzleri, hastalıkların ve bitmez tükenmez açlığın eğdiği, büktüğü vücutlar; insanlığın döküntüleri, ağzı köpürmüş saralılara benziyorlardı!
Sayfa 267
Reklam
Cinsel bir şekilde var olmanın püf noktası dışarıdan dayatılan soyut kavramların peşinden koşmamaktır. Toplumun size dayattığı formüller sadece arzunuzu öldürür. Gerçekten size nelerin iyi geldiğini keşfetmeye çalışın. Tabii ki size neyin iyi gelip neyin iyi gelmediği size dair çok şey anlatacaktır, ama ilk adım kendimizi tanımak ve kendimizi tanımak adına sorduğumuz sorular karşısında aldığımız cevaplara sahip çıkmak olmalıdır.
352 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Hiç okumadığım bir tarzdi. Yorumlar beni kitabı okumaya itti. İyi ki itmiş. Çok sürükleyici idi. Ters köşeler güzeldi ama gerilim gizem tarz filmleri sık izleyenler için sonlarina dogru olan bölümleri tahmin edilebilirdi. Zira ben ettim.
Hizmetçi
HizmetçiFreida McFadden · Olimpos Yayınları · 20232,173 okunma
İyi insanlardan iyi şeyler öğrenebilirsiniz. Ama bunu kö­tülerden aldıklarınızla karıştırırsanız bir zamanlar içinizde yaşayan ruhu da öldürürsünüz.
Devir öyle bir devir ki insan kalkıp da "Şuyum," diyemiyor; iyi bir şey zannedip "Ben de," diyorlar. Şöyle gönül rahatlı­ğıyla bir içimi döküp "Yahu ben şizofrenim galiba," desem "Aa devir şizofreni devri kim değil ki, sen beni bilsen," di­yorlar. Onları duyunca birden benim şizofrenim ister iste­mez iyi bir şeye dönüşüyor. Demek ki bunun da kalitelisi, kalitesizi var. Allah beni bunların kıratındaki şizofreniden korusun; hem bak, illetin bile iyisini benden esirgememiş diyorum. Gözlerim doluyor, iki rekat şükür namazı kılıyo­rum. Şizofrenime hayran yatıyor, hayran kalkıyorum. "Şi­zofren olsan, öyleyim diyemezsin," diyenler de var. Var, o kadarını biliyorum ama onların bilmedikleri taraflar da var.