(zafere yaklaşmakta olan Arthur'un sesi gittikçe yükseliyordu...) "dinleyici de engin ve canlı bir kavrayışla... kavrayışla... eee..." (... ama zaferin sandığı kadar yakın olmadığını anladı.) Ford acıyı durdurucu son darbeyi indirmek için atıldı: "Şiir her ne hakkındaysa ona engin ve canlı bir kavrayışla yaklaşıyor!" dedi bağırarak. Sonra ağzının kenarıyla hafifçe fısıldadı, "İyi iş çıkardın Arthur, çok iyiydi."
DİNLEYİCİ: İnsanlar nasıl nevrotik hale gelirler? KRISHNAMURTI: Nevrotik olduklarını nasıl bileceğim? Nevrotik olduklarını bildiğim için ben de nevrotik miyim? Nevrotik; bu ne demek? Biraz tuhaf, açık değil, karışık, hafiften dengeyi kaybetmiş mi demek nevrotik? Ne yazık ki hepimiz dengeyi hafiften kaybetmişiz. Bir Hıristiyan, bir Hindu, bir Budist ya da bir Komünistseniz dengesiz değil misiniz? Kendinizi sorunlarınıza hapsettiğinizde, diğer herkesten çok daha iyi olduğunuzu düşündüğünüz için kendi etrafınıza bir duvar ördüğünüzde nevrotik olmuyor musunuz? Yaşamınız dirençle, "ben" ve "sen", "biz" ve "onlar" ve diğer ayrımlarla dolu olduğunda dengesiz değil misiniz? İş yerinde diğer meslektaşınızdan daha iyi olmak istediğinizde nevrotik değil misiniz?
Reklam
Her ağzımızı açtığımızda, bizim için o an önemli olan bir yönümüzü, duygu ve düşüncemizi dile getirmekteyiz. İyi bir dinleyici, söylediklerimizi içinden hangisinin önemli olduğunu anlayabilen ve bizimle ilişkisini bu anlayışı temel alarak kurabilen kişidir. Fakat dinleyici durumunda olan kişi, genellikle, kendi iç dünyasıyla o denli doludur ki sorunlarımızı, özlemlerimizi, kaygı ta da beklentilerimizi, bizim iç dünyamızın oluşturduğu çerçeve içinde algılayamaz. Dinlermiş gibi görünür, ama gerçekte dinlemez; söylediklerimizin hepsini değil, ancak bazılarını ( ve çopu zaman işine geleni ) duyar; bir başka söyleyişle dinlerken bizim duygu, düşünce ve arzularımızı değil, kendi iç dünyasını merkez alır.
Sınava hazırlanan çocuğuna destek olmak için anne ve baba kendilerini geliştirmek için bir çaba gösterebilirler. Örneğin bir baba, ''Evladım, sen azim, sebat ve gayret gerektiren bir devreye girdin. Bu devrede ben de seni yalnız bırakmayacağım. Sen sınava hazırlanırken ben de Almanca öğrenmeye başlayacağım. Senden beklediğim azim, sebat ve gayreti Almanca öğrenirken göstereceğim,'' diyebilir. Bir anne daha önce kitap okumasa dahi, çocuğu sınava hazırlanırken kendini geliştirme kitapları okumaya başlayabilir ve böylece çocuğuyla nasıl daha etkili iletişim kurabilir, özellikle nasıl daha iyi bir dinleyici olabilir, onu öğrenebilir. Burada verilmek istenen temel mesaj şudur: ''Seni seviyoruz ve seni gayretinde yalnız bırakmak istemiyoruz; biz de kendimizce bir gayrete girerek sana yoldaşlık yapıyoruz.''
Adam dakikalarca susmuş, muhteşem aya bakarak yağlı ve kıvır kıvır sakalını sıvazlamış durmuştu. Nihayet kolay unutulamayacak bir sesle, tane tane konuşmuştu. Bu seste hâkim unsur hüzündü: "Doktor Bey.. biz Arabız ve Müslümanız elhamdülillah... Osmanlı Devleti de Müslümandır. Dedelerimiz asırlarca bu din kardeşliği için Araplıklarını hatırlamadılar. Osmanlılardan ayrılsalar dinlerini mi kaybederlerdi? Hayır elbette. Hâllerinden memnundular ve ondan hatırlamadılar. Fakat hatırlamamak vazgeçmek değildir Doktor Bey. Dediğim gibi onlar memnundular. Çünkü Osmanlılar âdildi ve kuvvetliydi. Adalet ve kuvvet! Bunların ikisi bir arada olunca mesele kalmaz. Ama bir başka ırkı veya kavmi elde tutabilmek için bunlardan biri lazımdır. Hem de tam olarak olması lazımdır. Osmanlı Devleti ise uzun zamandır ne adil, ne de kuvvetli. Bir fırsat bekledik; Ingilizler, refah vaat ettiler. Siz şimdi yalnız aldığımız paraları düşünüp bize hain, hem de din haini gözüyle bakıyorsunuz. Bu ayı büyültüp küçülten, bu milyonlarca yıldızı ve bizi yaratan Allah adına yemin ederim ki, biz hain değiliz, biz yaşamanın, ayakta kalmanın tek yolunu keşfetmiş bulunuyoruz. Allah yanıltmış olmasın!.." Doktor susmuştu. İçinden "Yanıldınız," demek bile gelmiyordu. Adam sordu: "Ne istersiniz?" "Memleketime gitmek."
Kulak verin
Size gerçekten kulak veren birisini biliyor musunuz? Bu kişi niçin bu kadar iyi bir dinleyici? Size bölünmeyen dikkatini armağan ettiğinde kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Hakkında ne düşünüyorsunuz? Tanıdığınız yüzlerce insan arasında en çok bir ya da iki kişinin size gerçekten kulak verdiğini düşüneceğinizi tahmin ediyorum. Bu kadar enderdir. Birisinin kendisini önemli hissetmesi için yapabileceğiniz en iyi şeyin tamamen onun üzerinde yoğunlaşmak olduğunun farkında mısınız? Dikkatinizi tamamen bir kişiye odaklandırmanın, “Şu anda dünyada benim için en önemli olan şey sensin” demenin bir başka biçimi olduğunu biliyor musunuz?
Sayfa 149Kitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 851 ile 860 arasındakiler gösteriliyor.