"Masa başında geçen bu akşamların şimdiki yeniliği, Latife Hanım'ın varlığıydı. Gölgede kalacak bir kadın olmayan Latife Hanım, kişiliğini herkese duyuruyordu. Evliliklerinin başından beri Mustafa Kemal, onun arkadaşlığında, başka hiçbir kadının henüz kendisine vermediği bir uyarıcılık bulmuştu. Üstelik kendisine hâlâ biraz 'sekreterlik' ettiği için, çalışmasına da yardımcı oluyor, öğüt veriyordu. Akıllıydı, iyi eğitim görmüştü; kendine güveni, kendine özgü düşünceleri vardı; karşılıklı ciddi şekilde tartışabiliyorlardı. Aralarında, Batı'da olduğu gibi, eşit koşullarda bir karıkocalık bağı vardı ki, bunu Gazi de görüyordu. Özellikle, kadınların özgürlüğe kavuşmaları konusundaki tasarılarını, Latife Hanım'la tartışıyordu. Latife Hanım'ın bunun canlı bir örneği gibi, yemeklerde bulunması, Gazi'nin lehine bir nottu. Yalnız ara sıra ölçüyü kaçırıyor, değil Çankaya'yı kendi evi gibi yönetmek, Mustafa Kemal'i de çekip çevirmek gibi tehlikeli işlere kalkışıyordu. Herhangi bir subay karısı gibi davranıyor, evlendiği eski bekârı evcil hale getirmeyi, eğitmeyi, kabalıklarını düzeltmeyi üstüne vazife sanıyor; geçici kışla hayatının etkisinde kalmış gibi gördüğü eve, birtakım incelikler, düzenler sokmayı deniyordu. Daha doğrusu bu evi, babasının İzmir'deki evine benzetmeye çalışıyordu. Çünkü ona bakılırsa, kendi evlerinin sosyal düzeni daha 'uygun'du. Latife Hanım, anlaşılan daha 'uygar' demek istiyordu."