Pencerenin önünde karşı karşıya oturup saatlerce dışarıya seyreder, hiçbir şeyi konuşmaz yalnız ara sıra birbirimize bakıp gülerdik. Onu hastalığı ve beni mutluluğum çocuklaştırmıştı.
Bu şiiri yazmamış olmayı dilerdi . Kötü bir kabusun izleri gibiydi tüm kelimeler. Piraye'nin kırılmış güvenin esiriydi bu şiir. Onun yerinde hangi kadın olsa bu isyan halini yaşardı.
Saat geç, gece, karanlık...
Demem o ki bedenlerimizin uykuya yattığı ve hakikât yarıdan da ziyade ölü olduğu hal bu.
Uyandırmak istemem seni, düşlerinden ayırmak istemem.
Bilirim zira bir düşü yarım bırakmak sevgiliye tek gözle bakmaya benzer.
Kıyamam düşlere, düşler tam olsun isterim.
....
Gece, karanlık, tam rüyalara dalma vakti...
Uyuyor musun?
Öyleyse şayet uyanma ki düşlerimiz sırlansın ve rüyaların yarım kalmasın...
Hem belki aynı rüyayı görüyoruzdur seninle...
Herhangi birinin bana bir adım kadar yaklaştığını görüp ümitlere düşsem, hemen kendimi topluyor "Hayır, hayır, o bana daha çok yaklaşmıştı. Aramızda artık mesafe bile kalmamıştı.Fakat işte sonu!" diyordum.
Tek derdim huzurlu ve mutlu olmak gerçekten kimsenin hiçbir şeyinde gözüm yok. Merak etmiyorum, kıskanmıyorum aksine herkesi en iyisi bulsun istiyorum. Tek istediğim sevdiklerimle düzenli ve huzurlu bir hayat kimse de tadımızı kaçırmasın.
Herkes kendi söylediğinin ve düşündüğünün doğru olduğunu sanıyor. Halbuki, onların söyledikleri ve düşündükleri benim gibi kimbilir kaç insanın canını sıkıyor. Konu iş konu işsizlik. Benim gibi milyarlarca işsiz insan var. Bunun çoğundan fazlası da yine benim gibi gençler. Onca sene dirsek çürütüp nice sıkıntılarla üniversiteler okuyoruz ama mezun