"İnsanın huzuru ve memnuniyeti dışarıda değil, içindedir.
- Nasıl yani?
- Sıradan bir insan iyiyi ya da kötüyü dışarıdan, yani atlı arabadan ya da bir çalışma odasından bekler. Düşünen bir insan ise kendinde bulur. (...) Marcus Aurelius, "Acı, acı hakkındaki canlı düşüncedir. Bu düşünceyi değiştirmek için irade gücü göster, onu silkip
ıgnaz goldzıher, oryantalizm eleştirisi falan yapıp batıdan bir umut beklemek mi oksidentalizm yoksa İslamcıların geri kaldık ama en iyisi biziz demesi mi?
(İslamcılık üzerine!)
goldhzıer İslamcılara kültürel vehhabi derken belki de haklıydı, diamond tema diye bir zımbırtı turan dursunun post modern versiyonu bile dindar kesimi nasıl allak bullak ediyor!
“Ya sonra?”… İşte, önünde teslim olunması gereken ve “aklın ötesinde olan Peygamberlik makamı”, MUTLAK’a muhatap anlayışın mutlak temsilcisi ve tâbi olunması gereken olarak insanoğlunun daima önünde yer alır. O, her şeyin, her zaman kendisine göre -yeniden yeniden- kurulması gerekendir. Bütün vasıfların en güzeli, en doğrusu ve en iyisi elbette onda toplanmıştır. Anlayışın kemal bulduğu yegâne varlık, gayet tabiî ki odur. “İnsanlık”tan maksat ondan ibarettir... Öte yandan “medeniyet” kavramının varlık sahasına çıkmasındaki sebebi ve ana gayeyi yine ona bağlayan Kumandan Mirzabeyoğlu, “Peygamberler olmasaydı medeniyet olmazdı.” derken, aklın ve ruhun potansiyel olarak erebileceği bütün sahaları kuşatan kemalâtını onda nihayete erdirmiş ve yine onunla başlatmış olur. Özetle, geçmiş ve gelecek bütün zaman dilimleri onun varlığıyla anlam kazanmıştır. Gerisi lafı güzaftır!..