"O gün ilk defa seni gördüm. Düşün sen dünyaya geleli beri kaç yıl geçmiş aradan. Düşün ne kadar çok özlemiştim seni."
Ümit Yaşar Oğuzcan içimde öyle bir yere dokunuyor ki... Ait hissediyorum onu okurken. Bir yerden ziyade bir duyguya ait, bir insanın kalbine ait olduğumu sandığım ânlarda dahi kendime ait gibi. İyileşiyorum onun satırlarının arasında. Kâğıt kokusu onun mürekkebinin varlığında oksijene dönüşüyor sanki. Öyle bir etkisi var bende. Şairliği büyük, süslü cümleler kurabilme becerisi sanırlar; oysa şairlik en basit, en sıradan görünen kelimelere hektarlarca anlam yükleyebilme becerisidir. Şairlik sadeliğin ardına gizlenmiş eşsizlikte saklıdır.
"Aşka Dair Nesirler"i okurken de bunu hissediyorsunuz. İlk başta şiirler karşılıyor sizi:
"Bu oksijen gazı olmasa da olurdu
Ama Beethoven gelmeseydi dünyaya
Seni bu kadar sevemezdim."
Sonrasında benim kalbimi bıraktığım yere: "Sahibini Arayan Mektuplar"a doğru yol alıyorsunuz. Öyle mektuplar ki bunlar, sahiplerini aramaktan ziyade sahipleri tarafından aranmayı hak ediyorlar. Satırlar kağıtlardan havalanıp kalbinize işliyor. Yine Nisan oluyor yine Mayıs oluyorsunuz. Yine "o"nu ilk gördüğünüz âna gidiyor, yine aynı hissediyorsunuz.
"Bana 'Çok yazıyorsun.' diyorlar. Bir insana 'Sen çok yaşıyorsun, artık öl." denir mi?
Bu sebepten bir ânda okunup bitirilecek kitaplardan değil. Hazmede hazmede gitmek lazım yoksa kalp dayanmıyor. Dünyaya bir es verip bir duraklık nefes almaya ve kalbinin yerini anımsamaya ihtiyaç duyanlara tavsiyemdir.
#ÜmitYaşarOğuzcan #AşkaDairNesirler