"Efendim, bizim davamızın kavga şartlarını nasıl görüyorsunuz?""Elbette ümitliyim!..'Allah'tan ümit kesilmez!' ölçüsüne son haddiyle bağlı bir ümitvarım!..Bunun dış dünyadaki delillerine dayanan bir destek yanı da var!..Ama hemen belirteyim...Kavgaya dair olmayan kuru iyimserlik,insanı kötüyü inkâr etmeye götürür; çünkü kötüyü inkâr etmek, onunla mücadeleyi önler, gayreti tüketir...Aksine,hatayı açıkça görmek, insanları harekete geçirirve insan ancak düştüğünü fark ederse ayağa kalkar!"
Şükrü Erbaş’ın Üç Nokta Beş Harf adlı kitabı, 2001 yılında Ümit Yayıncılık tarafından yayımlanmış ve 2002 yılında Ahmed Arif Şiir Ödülü’nü kazanmıştır. Bu eser, Erbaş’ın lirik, duygusal ve toplumsal duyarlılıklarla örülü şiir anlayışını yansıtan önemli bir derlemedir. Kitap, yalnızlık, aşk, karamsarlık, hüzün, isyan, başkaldırı ve iyimserlik gibi temaları bir araya getirerek tematik çeşitliliğiyle dikkat çeker. Şair, halk şiiri geleneğinden beslenen sade ama etkileyici üslubuyla, bireysel ve toplumsal acıları, insan olmanın karmaşık hallerini işler.
Erbaş, bu kitabında, Ataol Behramoğlu’nun da belirttiği gibi, toplumcu bir bakış açısını ironik ve lirik bir dille harmanlayarak özgün bir ses yaratır.
Derken bizi yaşamın karşısında kendimizden emin ve hazırlıklı hissettirmeye çalışan, bütün kitaplarda okuduğumuz “iyimserlik” ve “ümit” gibi kelimelerin alt tarafı birer sözcük olduğunu idrak ediyorum. Bu sözcükleri ilk telaffuz eden âlimler belki de onları anlamlandırma arayışı içindeydiler ve böyle bir uyarıcıya nasıl tepki vereceğimizi görmek için bizleri kobay olarak kullandılar.
Türkiye'de yaşamakla hepimiz, farkında olalım ya da olmayalım, bir şeamet tellalı kesiliyoruz. Gözlerimiz sadece kötü olanı görmeye, kulaklarımız kötü olanı işitmeye ayarlanıyor. Günün önemli bir kısmını yakınmaya ayırıyoruz, değiştirmek için hiç çaba harcamadığımız şartlardan yakınıp duruyoruz. Seçici dikkatimiz en kötü olanı ayıklamaya programlanıyor. Ümit ve iyimserlik duygusuna sahip olan insanlar ise yakınmak yerine eyleme geçmeyi yeğliyor. İyimser bir tutuma sahip olan insanlarda belirgin özelliklerden bir tanesi, bu kişilerin kendi duygusal ihtiyaçlarının daha fazla farkında olmaları ve hayatın getirdiği olumsuzluklara takılıp kalmamaları. Ümit ve iyimserliğin bir mücevher gibi ruhunda gezdiren insanlar sayesinde dünya güzelleşir. Onların yeryüzüne vuran ışığı; bize adaletin, eşitliğin, saygının hâlâ mümkün olduğunu, istersek kötülüğü değiştirebileceğimizi telkin eder.