Kemalist devrimin Fransız devriminin tersine kitlesiz ve tepeden bir devrim olmasını sadece ideolojik etkenlere bağlamak yerine, Fransa ve Türkiye toplumlarının sınıf kompozisyonlarının ve bu toplumların her iki devrimci süreçte küresel kapitalist sistemin içerisinde bulunduğu evrenin farklı oluşunda aramak daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Sayfa 135 - yordam kitap
Jakobenler, devrimin ilk yıllarında idam cezasına karşı çıkacak kadar şiddet karşıtı bir tutum takınmışlardır. Ancak devrimin iyice şiddetlendiği, devrimci kazanımların kaybedilme riskinin iyice arttığı bir evrede jakobenler 'devrimci yönetim'i örgütlemelerine müteakiben sans-cullotte ların da zorlamasıyla -ki o güne değin sans-cullotte (baldırı çıplaklar) ların kendileri zaten bir çok terör faaliyeti yürütmüşlerdir.-terörü gündemine alırlar.
Sayfa 155
Reklam
Kemalizmin 'tek ve bölünmez ulus' anlayışının bir tezahürü olan 'imtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz' şiarının sınıf çatışmasının önüne geçmek için üretildiği yönündedir.
Sayfa 193
Kemalist lider kadronun içerisinden bir isim olan Halide Edip Adıvar, Büyük Millet Meclisi'nin açılışından önceki günlerde Mustafa Kemal'in kendisine George Washington gibi göründüğünü söyler.
Sayfa 173Kitabı okudu
Toynbee'ye göre Mustafa Kemal, Cromwell gibi saltanın ordusuyla (ya da saltanın kışkırttığı ve destek olduğu ordularla) mücadele etmiş, saltanın yetkilerini elinden alarak onu tahtından uzaklaştırmış ve sonrasında ele geçirdiği askeri üstünlüğü ülkede siyasal değişiklikler yapmak için kullanmıştır. Aynı şekilde, nitelikleri farklı olmakla birlikte, her ikisi de bir parlamentoya dayanmış, parlamento da onları başkumandan ve devlet başkanı yapmıştır.
Sayfa 172Kitabı okudu
329 syf.
10/10 puan verdi
Siyasetten tarihe, edebiyattan bilime...
Kitaplar Arasında kitabını ilk çıktığı yıllarda almıştım. Ancak bugünlerde okumak nasip oldu. Taha Akyol yazdığı gazetelerde düzenli olarak haftanın bir gününde kitap tanıtımları yapıp, kitaplar hakkında yazmış. İşte okuduğum kitapta bu yazıların derli toplu hali var. Kitap üç bölümden oluşuyor: Sosyoloji ve Kültür, Tarih Üzerine, Siyaset
Kitaplar Arasında
Kitaplar ArasındaTaha Akyol · Doğan Kitap · 200216 okunma
Reklam
Sol Kemalist ve sol liberal düşünce okullarının Türk mo­dernleşmesini analiz ederlerken ortaklaştıkları nokta, her ikisinin de Osmanlı'dan bu yana değişmediği varsayılan gücü ken­dinden menkul bir devlet imgesine, diğer bir deyişle bir "devlet geleneği"ne, atıf yapmalarıdır. Bu iki düşünce okulundan sol Kemalizm, söz konusu atfı "ilerici bürokratlar-gerici halk" di­kotomisi bağlamında devlete olumsuz, sol liberalizm ise "cebe­rut devlet-sivil toplum" dikatomisi bağlamında devlete olum­suz bir anlam yükleyerek yapar. Buna karşın, her iki düşünce okulu da devleti adeta ontolojik bir varlık olarak betimlemekte, toplumsal sınıflar ile sınıf mücadelelerinin tarihsel rolünü göz ardı etmektedirler. Dolayısıyla, hem siyasal düzeyde etkinliği, hem de yöntemsel bağlamda açıklayıcılığı olmadığı gerekçesiyle sözü edilmeye değer bulunmayan toplumsal sınıflar devre dışı bırakılınca, tarihsel gelişim sürecini devlet-toplum ilişkiselliği bağlamında kavramak olanaksızlaşmaktadır (Yalman, 2002: 8; ayrıca Ozan, 2001). Sonuçta, her iki yaklaşım da tarihsel olayla­rı öznel belirleyenler, yani bireylerin ve bazı önder gruplarının fikirleri ve niyetleri üzerinden tartışmaktadırlar.
Kemalizm, çözülmekte olan çok-uluslu bir imparatorluğun kalıntıları üzerine ulusal, laik ve Batılılaşmış bir burjuva cumhuriyeti kurma projesinin temel ve resmi ideolojisidir. Kemalist hareketin Bağımsızlık Savaşı'nda toplumsal tabanı, Müslüman-Türk taşra eşrafı, tüccarı ve büyük toprak sa­hiplerinden oluşmuştur. Ancak zamanla bu hakimiyet biçimi, egemen sınıfların (burjuvazinin ve büyük toprak sahiplerinin) imtiyazlarının korunduğu, buna karşılık yürütme gücünün burjuvazi ve toprak sahipleri adına asker-sivil bürokratlara dev­redildiği, diğer bir deyişle Kemalist devlet aygıtının toplumsal sınıflardan "göreli" özerkleştiği bir tür Bonapartizme dönüş­müştür (Kurtuluş Savaşı, 1989; Savran, 2011: 118).
Jakobenlerin adlarının hemen her yerde "radikal devrim"in simgesi haline gelmiş olduğu tarihsel bir gerçekliktir (Hobsbawm, 2012: 73). Bu doğrultuda, Kemalizme dair lite­ratürde de, bazı örneklerini verdiğimiz üzere, Kemalistleri "radikal devrimci" olarak nitelernek amacıyla "Jakoben" sı­fatının kullanılması yaygındır.
Sayfa 110Kitabı okudu
Marx'a göre devrimler, yalıtılmış şiddet ya da çatışma olayları olmaktan çok, temelde çatışmaların yön verdiği, tarihsel ola­rak, gelişen bir toplumdaki nesnel yapısal çelişkilerden doğan sınıf temelli hareketlerdir. Toplumdaki devrimci çelişkinin te­mel kaynağı, bir üretim tarzı içerisindeki toplumsal güçler ile toplumsal üretim ilişkileri arasındaki uyumsuzluktur (Skocpol, 2004: 31).
Sayfa 112Kitabı okudu
Reklam
Sol liberal literatürün, Kemalist modernleşmenin devrimci bir süreç olmadığı yönündeki iddiası aynı zamanda toplumsal kertede bu sürecin kitlelerden kopuk bir şekilde tezahür etme­si ve ideolojik kertede Kemalistlerin elitist bir ideolojiye sahip olmaları argümanları üzerinden temellendirilir.
Sayfa 124Kitabı okudu
Gustave Le Bon'un düşüncesinin temel özelliği kitlelere du­yulan derin güvensizliktir. Bu bağlamda Le Bon, kitlelerin yoğun katılımıyla yaşanmış olan Fransız Devrimi'ne son derece eleş­tirel ve olumsuz yaklaşır. Le Bon'a göre Fransız Devrimi'ndeki kalabalıklar "yığın psikolojisi" ile hareket etmekte ve bu durum bireyin zeka seviyesiyle
Sayfa 124Kitabı okudu
Kemalizm olarak tanımladığımız ideoloji ne sadece "devrim­ci" ne de sadece "muhafazakar" unsurları barındırmakta, daha çok "devrimci" ve "muhafazakar" düşüncelerin bir bileşkesi gibi durmaktadır.
Sayfa 130Kitabı okudu
Jakobenler, eski toplumsal güçlerin direncinin ve uluslararası tehdidin iyice arttığı kritik bir aşa­mada, Devrim'in ancak sans-culotte'larla ittifak yapılarak korunabileceğini düşünmüşler ve diğer (ılımlı) Fransız devrimci­lerin aksine bu kesimlerle ittifak yapmaktan çekinmemişlerdir. Bu bakımdan Jakobenizm, Fransız Devrimi süresince devrime önderlik etmeye adaylığını koyan güçler arasında ulusun geri kalanıyla ilişki kurabilen tek siyasal güçtür ve bu bağlamda aslında Fransız Devrimi'nin en "ileri" aşamasını temsil etmek­tedir ... Diğer taraftan Kemalistler, Jakobenlerin tersine, kitle­leri devrimci süreçlerden dışlamış ve bunu yaptıklan ölçü­de Jakobenizmden uzaklaşmışlardır.
Sayfa 131Kitabı okudu
Kemalistler, kendileri de eski düzene karşı olmalarına rağmen, kitleleri seferber etmekten özellikle kaçınmışlardır. Dolayısıyla Kemalizm, Jakobenizm gibi ulusal güçlerin ve çıkarların birleştirilerek ona önderlik edebilmenin ideolojisi, yani kapsayıcı bir hegemonya stratejisi olmaktan uzaktır. Bu durumun net göstergelerinden birinci­si, bu dönemdeki Kürt isyanlarından anlaşılabileceği üze­re, Kürtlerin Kemalist hegemonyaya dahil edilememesidir.
Sayfa 134Kitabı okudu
51 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.