Ülkece ağırlığı altında ezilmemiz gereken onca şey birikti aslında, ama biz ne yaptık ne ettik hepsini bir şekilde halının altına süpürdük. Elini taşın altına koymayı bırakın yüzü bile kızarmayanların yaşadığı bir kitleye dönüştük. Artık sorunlara karşı kör, sağır ve dilsiziz, en azından ucu bize dokunmadıkça. Çok da bir şey denmiyor, sonuçta iyilik uğruna çabalayanların elini kolunu nasıl kesebildiklerinin de farkındayım. Neyse, kişisel hayal kırıklığımı bir kenara bırakıp kitaptan bahsedecek olursam:
Kardeşini doğurmak bu ülkede HERKESİN okuması gereken bir kitap. Belli meslek gruplarının özellikle daha dikkatli okuması gerek, öğretmenler, psikologlar ve sağlık çalışanlarını sayabilirim. Ülkenin en hassas ve en değerli konusu olan çocuklarımızın yaşayabileceği en korkunç gerçekler hakkında bir kitap. Bu kitabın en korkunç yanı ise içinde kurguya dahil hiçbir şeyin olmaması. Okudukça "yok canım daha neler"lerin anlamını yitirdiğini ve içinizin buz kestiğini fark ediyorsunuz. Okuması da ayrıca zor, bu kadar midem kaldırmayarak ve zorlanarak okuduğum bir kitap olmamıştı. Bitirmesi hayli zor oldu benim için. Sonunda bitirmeyi başardığımda ise yine halı altına süpürdüğümüz çok sert bir gerçeği tüm çıplaklığıyla görür oldum. Bir daha kitabı okumadan önceki halimle aynı insan olamayacağım. Biz çocuklarımızı daha evlerindeyken dahi koruyamıyoruz. "O kadarı da olmaz" dediğimiz her şeyin ÇOK daha fazlası oluyor. Görmezden geldiğimiz, sırt çevirdiğimiz her gerçekle de koca bir bataklıkta solup giden o hayatlarda bizim de bir payımız oluyor.