"Gümüş borazanların sesi dolduruyor Kubbeyi;
Diz çökmüş yere huşu içinde cemaat
Taşıyor boyunlarında cümle insanat
Büyük Tanrıymış gibi Romalı Kutsal Efendiyi
Giymiş köpükten ak cüppeyi, rahipler gibi;
Sarınmış krallar kadar fiyakalı al giysilere,
Başında üç katlı altın taç yükseliyor göklere,
İhtişamda, şaşaada Papa geçmiş evini.
Kalbim süzüldü geriye, O'na, nafile yılları hep geçerek,
Dolaşıyordu ıssız deniz kıyısında amaçsızca
Arıyordu, nafile, sığınacak bir yer:
"Tilkilerin ini, kuşların yuvası var,
Oysa ben, sadece ben, hep yürümeliyim
yorulsam da,
Ayaklarım yaralı, gözyaşıyla tuzlanan şarabı içerek."