Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
Andy WEİR'in Marslısını okuduktan sonra ikinci kitabını heyecanla beklemiştim ama galiba biraz hayal kırıklığına uğradım. Şöyle yapalım, ben başlangıçta kitapla alakalı hoşuma giden kısımları anlatayım ardından da hayal kırıklığına uğratanları.
Başlangıçta genel manada kurgu iyi. Ayda kurulan bir şehir ve yaşayan 2000 insan var ve küçükte olsa bu
Şiir Gibi
Yazarın okuduğum ilk kitabı, aynı zamanda ilk okuduğum japon yazar. Açıkçası kitaba başlamadan önce yoğun bir japon kültürü ile karşılaşacağımı düşünüyordum fakat alakası yok, sanki kitap bir amerikalının elinden çıkmış gibi. Dili çok akıcı, herkesin başına gelebilecek olayları şiirsel bir dille anlatıyor, bitirene kadar elimden bırakmadım. şuan da yazarın beşinci kitabını okuyorum. Bana fazlasıyla hitap ediyor. Haruki hakkında da birkaç şey söylemek istiyorum. Kitaplarında mutlaka jazz ve 60-70lerin rock müziğine, kedilere, alkol ve sigaraya, cinselliğe mutlaka değiniyor. Şimdiden iyi okumalar.
Önce sıradan bir gerilim romanı sanarak hayal kırıklığına uğradım ancak devam ettikçe psikolojik ve sosyolojik, felsefik alt metinler olduğunu gördüm. Ayrıca bu kitaptan birçok kitap, tablo, klasik,jazz parcalarini kaydettim. Çok yönlü bir kitap. Dili sade, akıcı; hikaye klasik gelebilir ama günümüz toplumuna, modern sanata dair dusunceler olduğu için elimden bırakamadığım, insanı yormayan ama düşündüren bir kitap, bu nedenle tavsiye ederim.
Çocuk kitabı kategorisinde olan ama yetişkinlerin de mutlaka okuması gereken hikayelerin başında gelen Çizgili Pijamalı Çocuk, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki toplama kamplarını konu alıyor. Bruno Berlin’de yaşamaktadır. Babası Nazi güçlerine bağlı bir askerdir ve terfi aldığı için Auswitz yakınlarında bir eve taşınırlar. Bruno, bir gün keşif yapmak amacıyla evden gizlice çıkar ve dikenli tel örgüleri görünceye dek yürümeye devam eder. Yaşıtlarında bir çocuk görmesi ile asıl hikaye başlar.
Savaşın çocuklar üzerinde olan etkileri, biri Alman diğeri Yahudi olan iki çocuğun dikenli tellere aldırmadan dost olması, çocukların dünyasında kast sistemine yer olmaması ve çocukların dünyasının evrensel olduğu başarılı bir şekilde aktarılmış.
Hayatla doğrudan bağlantısı olan kitapları okumak okuru ayrı etkiliyor. Sırf ırkından dolayı dışlanan ve acı çektirilen insanların yaşamlarını kısacık bir hikâyeden okumak bile oldukça kötü hissettirdi. Okurken sonunu tahmin edebilirsiniz ama yine de sonu için değil; verdiği yoğun hisler sayesinde okunması gereken bir kitap. Ayrıca 2008 yapımlı aynı isimli bir filmi de var. Film de kitap kadar etkili. Sadece film ile ilgili bir eleştirim var: Eğer spesifik bir dönem anlatılıyorsa dönemin şartlarına bağlı kalmak gerekiyor. Nazi döneminde jazz müzik yasaktı ama bir sahnede Nazi evinde jazz çalıyordu. Belki küçük bir detay ama inandırıcılığı bir miktar etkiliyor.
"Eğer bana sorarsanız hepimiz aynı gemideyiz ve gemi su alıyor."
"Düşünme lüksüne sahip değiliz, bazı insanlar bizim adımıza bütün kararları veriyor."
Murakami'nın eserleri ile yakın bir zamanda tanışmanızı kesinlikle tavsiye ediyorum; eğer henüz tanışmadıysanız. Kitapları size gerçek üstü bir hikayeyi sürükleyici bir şekilde anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda bir alt kültür aşılıyor size. Kitapları sayesinde bugüne kadar dinleme fırsatı bulduğum sayısız klasik müzik ve jazz eserlerine gerçekten minnettarım. Bu kitabında ise ek olarak resim yapma sanatına ayrıca yer vermiş ve güzelce işlemiş; bir ressamın resmini yaparken hissettikleri, resimle arasındaki özel bağı ve yeni bir tarz yaratmanın zorluğu...Bu bahsettiklerim bu eserden somut olarak öğrenebilecekleriniz.
'Kumandanı Öldürmek', gelen olarak Murakami kitapları hakkındaki düşüncelerimi değiştirmeyen bir eserdi. Tasvir ettiği büyülü dünyada, Tomohiko Amada'nın "Kumandanı Öldürmek" eserinden çıkıp gelen karakterleri, Metaforlar dünyasındaki adsız baş-karakterin yolculuğunu, Menşeki'nin, Marie'nin ve Tomohiko Amada'nın yaşam hikayelerini keyifli alarak okudum. Kitabı bitirdikten sonra geriye kalanlar ise; aklımda çözümsüz kalmış sürükleyici bir hikaye, bilgisayarımda güzel bir jazz-klasik eser çalma listesi ve kütüphanemde tavsiye edebileceğim güzel bir roman oldu.
En kısa zamanda Murakamı'nın bir Nobel Edebiyat ödülü alması dileklerimle... İyi okumalar.
Adı gibi 'Mükemmel' bir kitap!
Yani hayalim oyunculuk üzerinde olduğu için bu kitabın konusu ve görüntüsü bayağı bir ilgimi çekmişti. Okumaya başladıktan sonra ilk sevdiğim olay kitabın beni hemen içine çekmesi, yani sanki okuduğum bir kitabın devamını okuyormuşum gibi oldu, karakterlerle tanışmak çok kolay oldu ve sanki onların dünyasında çoktan varmışım gibi hissettim. Konudan bahsetmem gerekirse Jazz ve Leena iki çok ama çok yakın arkadaş.. Leena'nın hayali moda tasarımcısı olmaktır ve bunun üzerinde Moda ikonu Adam C. Oulay yarışma gibi bir şey düzenliyor asistan seçmek için. Leena da çok ama çok heyecanların ve katılmak ister fakat Jazz olmadan yapmak istemez o yüzden arkadaşını ikna eder ve birlikte katılırlar... Bu şekilde macera başlar ve gerçekten tahmin etmediğiniz gibi ilerler, aslında kitap başında biraz spoiler veriyor ama yine de kitabın sonu beni şaşırttı. Adam C. Oulay ile alakalı bir olayın gerçekleşeceğini tahmin edebiliyordum ki kısmen de tahminim çıktı ama yine de okumak aşırı keyifliydi. Kitap akıyor resmen, karakterlerin kalabalık olmasına rağmen yabancılık çekmiyorsun, kitabın gizemi, moda havası yani çok güzeldi. Ben çok sevdim. Kafa dağıtmak için, farklı isteyenler için birebir!
