Popper, Burke ve Hegeli andırır biçimde aklın “toplumsal” bir doğası olduğunu savunuyor. Ama, toplumsal olanın ortaklaşa olandan farklı bir şey olduğunu, bireysellikarası olduğunu düşünüyor:
Karl Popper özellikle “bu dünyanın sorumluluğunu taşıyan biziz, sizsiniz, benim” düşüncesini vurgulayan protestan reformunu ve “insan öyle doğduğu için özgür değildir, ama daha baştan özgürce karar vermekle yükümlü olduğu için özgürdür" düşüncesine işaret eden Kant’ı saygıyla anıyor.
Reklam
Bilim, yanlışların sürekli olarak elenmesinden başka bir şey değildir. •Nihayet, Popper bilimde kesinlik arayışı idealinin sonunun geldiğini pek de üzüntü duymadan ilân eder; böylelikle bilimi, onu'kuşatan bir dinsel saygıdan da arındırmış olur: “Yanlış bilim kavrayışı kendini kesinlik anlayışında ele verir. Çünkü bilimadammı vareden, onun doğruluğu çürtitülemez bilgilere sahip olması değildir, ama ısrarla ve cesaretle hakikatin peşinde olmasıdır.”
"Amiple Einstein arasındaki fark şuradadır,” diyor Popper, "her ikisi de deneme ve yanlışların giderilmesi yöntemi uygularken, amip yanılmaktan hoşlanmaz, oysa Einstein yanlışlar sayesinde düşünmektedir."
Popper için en başarılı kuram, hiçbir zaman doğru olan kuram değildir, yalnızca yanlışlığı henüz gösterilmemiş olan kuramdır.
Dogmacılığın yadsınması: Popper Marksçılığın veya psikanalizin ışığında bazı yorumlayıcı dizgelerin haksız olarak bilim adını almalarını kesin bir biçimde yadsımaktadır. Bu dizgeler görünüşte tutarlı önermelerden oluşmuş bir yapı kurarak çok çeşitli olgularla onaylanmaktadırlar, ama öte yandan önermelerini yadsıyacak veya geçersizleştirecek olgulara karşı da çeşitli yollarla bir bağışıklık oluşturmaktadırlar.
Reklam
95 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.