Şimdiki zaman ve geçmiş zaman geçişlerinde ara ara sıkılmıştım. Ve çok yoğun bir şekilde karamsarlık kokan bir kitap. İlk sayfalardan yarısına kadar kayda değer bir olay örgüsü yok. Ortalarına doğru renkleniyor. Ben sabırlı okuyuculardan olduğum için o canlılığı gördüm. Siz de sabırlı ve başladığınız romanı yarım bırakmayı sevmeyenlerdenseniz bu kitabı tavsiye ederim.
Tıpkı sepya tonlarındaki kapağın hissettirdiği gibi, yıllarını Bolşoy sahnesinde dans ederek geçirmiş, döneminin en büyük ve ünlü balerini Anna Balint'in tüm kemiklerine işlemiş kanserin etkisiyle yattığı hastane yatağında geçmişe, yıllar öncesine, çocukluğunun geçtiği salaş çiftliğe dönüşüne, çiftlikteki atlıkarıncada geçirdiği anları anımsayışına tanık oluyoruz. Kızının kendisi gibi çiftliğe sıkışıp kalmasını istemeyen annesinin Anna'yı alarak Belgrad'a , bir bale okuluna getirmesiyle Anna'nın hayatı tamamen değişiyor.
Anna Balint'in Belgrat'tan Moskova'ya; Bolşoy sahnesinin baş balerini oluşuna doğru ilerleyen yaşam öyküsü akıcı ve sıcacık bir dille anlatılmış. Yer yer diyaloglara fazla yer verilmiş olduğu hissedilse de yine de okuyucu farklı bir atmosfere taşıyan bir kitap. Romanda yer alan herkesin birbirine aynı hitap sözcüklerini kullanıyor oluşu ise bunun bir "ilk roman" oluşuna bağlı olduğu ya da çevirisinin başarısız olduğunu düşündürüyor. Yine de sanata bale dansına ilgi duyan pek çok kişinin severek okuyacağı kesin...
Kitap ismini kahramanın çocukluğunun geçtiği çiftlikteki atlı karıncadan alıyor sanırım.Aslında yazarların ilk yazdıkları kitaplar çok güzel oluyor.Sonrasında yayın evi anlaşmaları,ticari amaçlar vs işin içine girince kalite düşüyor.Yazarımızın görüntüde tek kitabı olmasına rağmen ben umduğumu bulamadım.
Ne yazık ki hayal kırıklığı yaşadığım bir kitap yarım bırakmamak için kendimi zorladım kitabın ilk başları daha sürükleyiciydi ama sonu tam bir hüsrandı benim için bu kitabı okuduktan sonra artık araştırmadan , yorumlarını okumadan kitap almamaya karar verdim .