412 syf.
8/10 puan verdi
Bir Müslümanın Gözünden Evrim Teorisi
YouTube kitap kanalımda Yuval Noah Harari'nin kitapları için hazırladığım okuma rehberini izleyebilirsiniz: ytbe.one/8wVLBr6aIg0 "Yaşamak için bir sebebiniz varsa her şeyle baş edebilirsiniz." Friedrich Nietzsche Şimdi, başlığı gördün ve geldin. Bu yazının içeriğinde haliyle neler olacak diye merak ediyorsun. Hatta belki
Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens
Hayvanlardan Tanrılara: SapiensYuval Noah Harari · Kolektif Kitap · 201936.4k okunma
Evrim Hakkındaki Kitapların Kısa Bir Listesi
Evrimağacı sitesinin evrime dair okunmasını tavsiye ettiği kitap listesidir. İhtiyacı olanlar için paylaşayım dedim. İyi okumalar   Evrimin Temelleri ve Genel Evrim ile İlgili Kitaplar Evrim Kuramı ve Mekanizmaları, Çağrı Mert Bakırcı, Kor Kitap (Evrime sağlam bir giriş yapmak ve/veya aklınızdaki hatalı bilgilerden arınmak için bu kitapla
Reklam
Dişiler hangi temelde tercih yapıyorlardı? Cevabı şaşırtıcıydı: Bütünüyle estetik.
Benim evrim için embriyolojik kanıt olgularından en favori olanım kürklü insan fetüsüdür. Biz en iyi, diğer primatlardan farkı olarak kalın bir kıl örtüsüne sahip olmadığımız için "çıplak maymunlar" olarak biliniriz. Fakat gerçekte kısa bir süre içinde olsa (embriyo olarak) böyle bir örtümüz vardır. Hamileliğin yaklaşık altıncı ayında, lanugo olarak adlandırılan ince, tüy gibi bir kıl örtüsü ile tamamen kaplanırız. Lanugo genellikle doğumdan bir ay önce, doğduğumuzda sahip olduğumuz kıllar ile yer değiştirerek dökülür (fakat prematüre bebekler, bazen kısa sürede dökülen lanugo ile doğarlar). Günümüzde, insan embriyosunun geçişsel bir kıl örtüsüne sahip olmaya ihtiyacı yoktur. Nede olsa, dölyatağında 37 santigrat derece sıcaklık vardır. Lanugo sadece primat atalarımızın bir kalıntısı olarak açıklanabilir. Maymun fetüsleri de gelişimin yaklaşık aynı evresinde bir kıl örtü geliştirirler. Ancak, maymunlarda bu kıllar dökülmez ve ergin kürküne dönüşmek üzere kalırlar. Aynı şekilde insanlar gibi balina fetüsleri de, karada yaşayan atalarının kalıntısı olarak lanugoya sahiptirler.
Kürklü insan fetüsü
Evrim için embriyolojik kanıt olgularından en favori olanım kürklü insan fetüsüdür. Biz en iyi, diğer primatlardan farklı olarak kalın bir kıl örtüsüne sahip olmadığımız için "çıplak maymunlar" olarak biliniriz. Fakat gerçekte kısa bir süre içinde olsa (embriyo olarak) böyle bir örtümüz vardır. Hamileliğin yaklaşık altıncı ayında, lanugo olarak adlandırılan ince tüy gibi bir kıl örtüsü ile tamamen kaplanırız. Lanugo genellikle doğumdan bir ay önce, doğduğumuzda sahip olduğumuz kıllar ile yer değiştirerek dökülür (fakat prematüre bebekler, bazen kısa sürede dökülen lanugo ile doğarlar). Günümüzde, insan embriyosunun geçişsel bir kıl örtüsüne sahip olmaya ihtiyacı yoktur. Nede olsa, dölyatağında 37 santigrat derece sıcaklık vardır. Lanugo sadece primat atalarımızın bir kalıntısı olarak açıklanabilir. Maymun fetüsleri de gelişimin yaklaşık aynı evresinde bir kıl örtü geliştirirler. Ancak, maymunlarda bu kıllar dökülmez ve ergin krüküne dönüşmek üzere kalırlar. Aynı şekilde insanlar gibi balina fetüsleri de, karada yaşayan atalarının kalıntısı olarak lanugoya sahiptirler.
Herkes ilaç dirençliliğini bilir. Fakat bunun bizim seçilimin işbaşında olduğunu gösteren en iyi örneğimiz olduğunun çoğunlukla farkında değildir (Eğer bu olgu Darwin zamanında bilinmiş olsaydı, hiç şüphesiz bunu Türlerin Kökeni'nin baş konusu yapardı). İlaç dirençliliğinin, bir şekilde hastanın kendisini bir yolla değiştirerek ilacı daha az etkili kılması nedeniyle ortaya çıktığı yaygın bir inançtır. Fakat bu yanlıştır. Direnç hastanın ilaca alışmasından değil mikrobun evriminden kaynaklanır.
Reklam
Anket yapılan 31 ülkeden, sadece dinsel köktenciliğin hüküm sürdüğü Türkiye'de, evrimi kabul edenler daha düşük çıkmıştır (% 25 kabul, % 75 ret). Avrupalılar arasında, diğer yandan, evrimi gerçek olarak görenlerin oranı Fransız, İskandinav ve İzlandalılar arasında % 80'in üzerinde olup çok daha iyi durumdadır. Japonya'da insanların % 78'i insanların evrimleştiği fikrine katılmaktadır.
Palme Yayıncılık Çeviri:Hasan BaşıbüyükKitabı okuyor
Memelilerin sürüngenlerden veya kara hayvanlarının balıklardan evrimleştiklerini kabul etmek zor görünmemektedir. Ancak tüm diğer türler gibi, bizlerin de oldukça farklı olan bir atadan evrimleştiğimizi kabullenmeye bir türlü ikna olmuyoruz. Biz kendimizi her zaman bir şekilde doğanın geri kalanından ayrı gördük. İnsanların özel yaratılmanın objeleri olduğu dinsel inanışı ve aynı zamanda öz-bilinçli bir beynin eşlik ettiği doğal tekbencilik (natura/ solipsism) ile cesaredendirildiğimizden, diğer hayvanlar gibi doğal seçilimin kör ve akılsız sürecinin tesadüfi ürünleri olduğumuz evrimsel dersine direnmekteyiz. Birleşik Devletlerde köktenci dinin hegemonyası nedeniyle, bu ülke insanın evrimi gerçeğine en fazla direnç gösterenler arasındadır.
Çiftleşme sonrası rekabet eşeysel seçilim yoluyla bazı çok merak uyandırıcı özellikler üretmiştir. Bazen erkek çiftleşmeden sonra etrafta dolaşarak dişisini diğer taliplilere karşı korur. Eğer bir çift yusufçuğu birbirine yapışık görürseniz, bunun açıkça erkeğin döllenmeden sonra dişiyi koruması, fiziksel olarak dişiye diğer erkeklerin erişimini engel olması oldukça olasıdır. Bir Orta Amerika kırkayağı eş korumasında aşırıya kaçar. Bir dişiyi dölledikten sonra, herhangi bir rakibin dişinin yumurtalarını ele geçirmesini engellemek için erkek açıkça dişiyi birkaç gün güder. Ayrıca kimyasallarda bu işi görür. Bazı yılan ve kemirgenlerin menisi diğer çiftleşen erkekleri engelleyecek şekilde çiftleşmeden sonra dişinin üreme yolunu geçici olarak tıkayan maddeler içerir. Benimde çalıştığım bir grup sirke sineğinde, erkek dişiye bir anti-afrodizyak enjekte eder. Menisindeki bu kimyasal dişiyi birkaç gün yeniden çiftleşme isteğinden alıkoyar.
Deneyimleyebileceğimiz en makul şey gizemdir. Gerçek sanat ve gerçek bilimi besleyen bu temel duygudur. Bu duyguyu bilmeyen biri, artık merak etmez, artık şaşkınlık duymaz, sönmüş bir mum kadar ölüdür. Dini doğuran -korkuyla karışık bile olsa- gizemi deneyimlemedir...
Sayfa 231 - Albert EinsteinKitabı okudu
Reklam
Eğer bir kadının yaşamı boyunca doğurabileceği maksimum çocuk sayısını tahmin edecek olsanız, olasılıkla 15 civarı dersiniz. Yeniden tahmin edin! Guinness Dünya Rekorlar Kitabı, bu sayıyı "resmi" olarak 18. yüzyılda yaşamış bir Rus köylü kadın için 69 olarak vermektedir. 1725 ile 1745 yılları arasındaki 27 gebeliğinde, 16 kez ikiz, 7 kez üçüz ve 4 kez dördüz doğurmuştur (muhtemelen bu çoklu doğumlar için fizyolojik veya genetik yatkınlığa sahipti). Bu gayretli kadın için üzülebilirsiniz.
Genlerinin sadece yarısını içeren yumurta veya spermler yaparak eşeysel olarak üreyen herhangi bir birey, eşeysiz üreyen bir birey ile karşılaştırıldığında, bir sonraki kuşağa genetik katkısının %50'sini gözden çıkarır. Olaya şu yönden bakalım. İnsanlarda normal formunun eşeysel üremeye yol açtığı, fakat mutant formunun dişinin partenogenetik üremesini (Döllenmeden gelişen yumurtalar üreterek üreme. Bazı hayvanlar gerçekten de bu yolla çoğalırlar: Yaprakbitleri, balıklar ve kertenkeleler) sağladığı bir gen olduğunu düşünelim. İlk mutant kadın sadece, kızlarının da daha fazla kız üreteceği, kızlara sahip olacaktır. Bunun tersine, mutant olmayan eşeysel olarak üreyen kadınlar, yarı yarıya kız ve oğlan üretecek şekilde bir erkekle çiftleşmek zorunda olacaklardır. Populasyonda kadınların oranı, kadın havuzu artan ölçüde sadece kız üreten mutantlarla dolacağından, hızla %50'nin üstüne çıkmaya başlayacaktır. Sonunda tüm dişiler eşeysiz olarak üreyen anneler tarafından üretilmiş olacaklardır. Erkekler gereksiz hale gelecek ve yok olacaklardır. Hiçbir mutant dişi erkeklerle çiftleşme ihtiyacı duymayacak ve bütün dişiler sadece daha fazla dişi doğuracaktır.
Şair Tennyson'un tanımladığı gibi "Doğanın dişleri ve pençeleri kanlıdır." Büyük eşekarıları acımasız av makinalarıdırlar ve buraya getirilmiş balarıları savunmasızdır. Fakat bu dev eşekarılarını püskürtebilen balarıları vardır. Yerli Japon balarıları. Bu savunma göz kamaştırıcıdır ve uyumsal davranışın bir diğer mucizesidir. Kaşif bir eşekarısı kovanlarına ilk vardığında, girişe yakın balarıları eşek arısını içeri çekecek ve yuvadaşlarını da savunmaya çağıracak şekilde telaşla içeri koşarlar. Aynı anda yüzlerce işçi yuva girişinde toplanır. Eşekarısı içeri girdiğinde, sıkı bir arı topu ile etrafı kuşatılır ve sarılır. Abdomenlerini titreştirerek, balarıları kısa zamanda topun içindeki sıcaklığı 47 dereceye kadar yükseltirler. Balarıları bu sıcaklıkta yaşayabilirler fakat eşekarısı yaşayamaz. Yirmi dakika içinde eşekarısı öncüsü kızartarak öldürülür ve çoğu kez yuva kurtarılır. Hayvanların düşmanlarını kızartarak öldürdükleri başka bir örnek (İspanyol Engizisyonunu ayrı tutarsak) düşünemiyorum.
Evrim, yapacağı her yeni yapıyı mevcut binaya uydurarak ve tüm süreç boyunca yapıyı oturulabilir tutacak şekilde, bir binayı sıfırdan tasarlama olanağı olmayan bir mimara benzer. Bu bazı ödünler verilmesine yol açar. Örneğin daha düşük sıcaklığın spermler için daha iyi olduğu biz erkeklerde, testislerimizin doğrudan vücut dışında oluşmaları daha iyi olabilirdi. Ancak testisler gelişmelerine karında başlarlar. Fetüs 6 veya 7 aylık olduğunda, vücudun geri kalanının zararlı sıcaklığından uzaklaştırılmak için, inguinal kanallar olarak bilinen iki kanal yoluyla aşağıya testis torbasına (skrotum) göç ederler. Bu kanallar, vücut duvarında erkekleri kasık fıtığını açık hale getiren deliklere sahiptirler. Bu fıtıklar kötüdür. İnce bağırsağı düğümleyebilirler ve bazen ameliyatla düzeltilmezden önce ölümlere neden olabilirler. Hiçbir akıllı tasarımcının bize bu zulmedici testis yolculuğunu vermesi düşünülemez. Eşey bezlerini bütünüyle karın içerisinde geliştiren ve tutan, balık benzeri atadan miras aldığımız için, testis yapmak için gelişimsel programımızda bu durumla baş başa kaldık. Biz balık benzeri içsel testislerle gelişmeye başladık ve bizim testislerimiz acemice bir eklemlenmeyle sonradan evrimleşti. Öyle ise doğal seçilim ortaya mükemmellik çıkarmaz, sadece daha önce olan üzerine bir ilerleme koyar. Daha uygun olanı üretir, fakat en uygun olanı üretmez.
Doğal seçilim düşüncesini kavramak zor değildir. Eğer bir tür içerisinde bireyler birbirlerinden genetik olarak farklı iseler ve bu farklılıklardan bazıları bireyin çevresinde üreme ve hayatta kalma yeteneğini etkiliyorsa, bir sonraki nesilde daha yüksek üreme ve hayatta kalma başarısına yol açan "iyi” genler “pek iyi olmayan” genlere göre, göreli olarak daha fazla kopyaya sahip olacaklardır. Zaman içinde, populasyon kademeli olarak yararlı mutasyonlar açığa çıktıkça ve populasyonda yayıldıkça ve zararlı mutasyonlar elendikçe, göreli olarak çevresine daha iyi uyum sağlar hale gelecektir. En sonunda, bu süreç çevrelerine ve yaşam yollarına iyi uyum sağlamış organizmalar üretir.
Sayfa 11 - Palme Yayıncılık Çeviri:Hasan BaşıbüyükKitabı okuyor
356 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.