Her yok oluşu evrimsel bir “yayılma” izler. “Büyük Ölüm” olarak anılan, deniz hayvanlarının neredeyse %95’inin ve kara hayvanlarının önemli bir kısmının yeryüzünden silindiği 252 milyon yıl önceki kitlesel yok oluşun küllerinden dinozorlar çağı gelir, ta ki onlar da 66 milyon yıl önce bir göktaşıyla yok olana kadar. Kökenler / Jim Baggott
Nereden bakarsanız bakın, evren bizim için tasarlanmamıştır.Göreceğimiz üzere, bilim bizim bu gerçekliğin doğal olarak evrimleşmiş bir 'parçası' olduğumuzu, fakat bu gerçekliğin nedeni olmadığımızı bize anlatır.
Reklam
Einstein'ın keşfinin tuhaf bir cazibesi vardı:sonlu ancak yine de "sınırsız" bir evren ...Fakat daha sonra Einstein büyük bir sorunla karşılaştı.Denklemlerinin sonucunda ortaya çıkan evrenin geçerli bilimsel önyargılarla tutarlı olması gerekiyordu;yani değişmez,durağan ve sonsuz bir evren.Onun yerine dinamik bir evren buldu;ilk varsayımlara bağlı genişleyen veya daralan bir evren.Alan denklemleri durağan bir evrenin imkansız olduğunu gösteriyordu.
Einstein başlarda genişleyen bir evren fikrini önemsemiyordu,fakat 1930'lu yılların başında gözlemsel astronominin sağladığı kanıtlar evrenin gerçekten de genişlediğini kuvvetle ileri sürdüğünde hatalı olduğunu kabul edip denklemin yarım yamalak olmasından pişmanlık duyduğunu ifade etmişti.
"Hem uzay ve zamanın hem de uzay ve zaman içindeki tüm kütle ve enerjinin evrimini Einstein'ın genel görelik kuramını uygulayarak anlamaya kalkışıyoruz. Bu kuram olağanüstü iş görüyor ancak sonsuz ölçüde küçük boyutlara yaklaşan cisimler sözkonusu olduğunda kuantum teorisi denilen tamamen farklı bir yapıya dayanmamız gerekiyor."
Sayfa 23
"Ortada evrenin kökeniyle ilgili çeşitli hikâyeler anlatan pek çok güncel kuram mevcuttur. Bu kuramların bazıları, evrenin bir kuantum dalgalanmasında "hiçlikten" ortaya çıktığını iddia eder. Veya evren, olasılıkların oluşturduğu bir "çoklu evren" içinde çok sayıda genişlemiş uzay-zaman balonlarından biridir sadece. Ya da büyük patlama sonsuzluk boyunca süren bir döngüde kozmik sıfırlama düğmesine tekrar basıldığında evrenin çökmesinden kaynaklanır. Bu farklı fikirlerin hiçbiri deneysel kanıtlara dayanmıyor."
Sayfa 24
Reklam
Avusturyalı filozof Ludwig Wittgenstein bir zamanlar ünlü bir uyarıda bulunmuştu: "Üzerinde konuşulamayan hakkında susulmalıdır."
Sayfa 25
"Uzay ve zaman görecelidir, içerdikleri şeyler ve meydana gelen olaylarla tanımlanırlar. Ancak uzay-zaman mutlak olabilir. Kütle enerjidir ve enerjiden kütle çıkabilir. Uzay-zaman ve kütle-enerji birbirinden tamamen bağımsız olarak kendi başlarına var olamaz. Einstein'ın genel görelilik kuramında açıklandığı gibi zarif bir dans halinde birbirlerine kenetlenmişlerdir."
Sayfa 30
"Kütleçekim bilindik, gündelik bir tür kuvvettir. Bir şeyi elimden attığımda yere düşer. Kütlenin çekim kuvvetine maruz kaldığı için böyle olur. Ne zaman ağır bir yük kaldırsak bu kuvvetin etkileriyle savaşırız. Bir yere takılıp dizimizi yaraladığımızda bu acıya neden olan kütleçekimidir. "
Sayfa 30
Newton'ın hareket yasasında anlatılan mekanik evrende, kuvveti birbirine çarpan cisimlerin uyguladığı veya açığa vurduğu bir şey olarak yorumlarız. Bir taş parçası biz onu tekmelemeden ya da atmadan hareket etmez. Onu bir nihai hıza erişene dek ivmelendirdiğimiz sürece havada süzülmeye devam eder. Peki Ay Dünya'nın kütleçekimsel kucaklamasıyla kendinden geçerken onu kavrayan tam olarak nedir? Ay bir öğle vakti denizdeki gelgitin kıyıya vurmasını nasıl etkiliyor? Newton ne yapacağını bilmiyordu. Onun bulduğu kütleçekim kuvveti bir tür ilginç uzaktan etkileşime işaret eder gibi görünüyordu. Cisimler boş uzayda, aralarında açıkça hiçbir şey iletilmeden büyük mesafelerde birbirini etkiliyor olmalıydı. Eleştirmenler onu, mekanik kuramına "doğaüstü öğeler" sokmakla suçladı. Bu bilmecenin cevabının bir kısmı 1907 Kasımının sıradan bir gününde Einstein'ın aklına geldi: "Bir insan serbest düşüş yaparsa kendi ağırlığını hissetmez." Şaşırtıcı derecede basit bu gözleminde Einstein kendi kütleçekim ve ivme deneyimlerimizin aynı olduğunun farkına vardı. Buna özdeşlik ilkesi adını verdi.
Sayfa 31
Reklam
464 syf.
8/10 puan verdi
Kitap büyük patlamadan bugüne evrenin, yaşamın ve insanin gelişimini anlatıyor. Yazarın tesekkur kisminda belirttigi üzere kitabin kapsami cok geniş. Merak edilebilecek neredeyse tum konulara değinilmiş fakat kitabin özellikle evrenin oluşumu ve gelisimini (Yildizlar, gezegenler ve diger gök cisimlerinin oluşumu gibi) anlatan bölümü okuyucu icin son derece zorlayıcı. Hatta bazı kısımlar akademik seviyede diyebilirim. Bu konularla ilgili çok sayıda kitap okumama, belgesel izlememe rağmen anlayamadığım yerler oldu. Kitaptaki konularla ilgili alt yapisi olmayan kisilere kitabi kesinlikle onermiyorum. Konulara hakim kisiler acisindan ise faydali bir kitap olabilir.
Kökenler
KökenlerJim Baggott · Kolektif Kitap · 201827 okunma
"Düz bir uzayda iki nokta arasındaki en kısa mesafenin aralarında çizeceğimiz düz bir çizginin olduğu açıktır. Peki Londra ile Sydney arasındaki en kısa mesafe nedir? Bu sorunun cevabını arayıp bulabiliriz. 16.983 km. Fakat bu mesafe aslında düz bir çizgi değildir. Dünya'nın yüzeyi eğimlidir ve böyle bir yüzeyde iki nokta arasındaki en kısa mesafe jeodezik denilen eğimli bir yoldur"
Sayfa 32
"Genişleyen bir evren lehindeki kanıtlar 1965'te kozmik arkaplan ışımasının keşfiyle baskın hale geldi. Kozmik arkaplan ışıması evrenin doğumundan hemen sonra evrene saçılan sıcak ışımanın soğuk kalıntısıdır."
Sayfa 37
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.