En Etkin 100 Filozof
1. Thales 2. Anaksimandros 3. Pisagor 4. Ksenophanes 5. Heraklitos 6. Parmenides 7. Anaksagoras 8. Empedokles
Sayfa 5
Ne kadar yükselirsen yüksel, ahlak ve erdemden yoksunsan bir hiçsin.
Johann Gottfried Herder
Johann Gottfried Herder
Sayfa 39 - Arıon Yayıncılık Kasım 2018
408 syf.
9/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Kitabımız, Johann Gottfried von Herder'in şu sözüyle başlıyor: "Bir şair çevresinde bir millet yaratır, ona görülecek bir dünya verir ve o milletin ruhunu bu dünyaya taşımak üzere elinde tutar." Bu alıntı, sanatın milletin kültürel ve duygusal kimliğini şekillendirmedeki önemine vurgu yapıyor. Kitap, bu düşünce etrafında dönerek, sanatın milletin kimliğini inşa etme gücünü araştırıyor. Klasik eserlerin, bu kimlik oluşumunda kilit bir rol oynadığı vurgulanıyor. Ancak, klasik bir eserin eksikliği ve bu tarzda bir klasik mirasa sahip olmamanın, kültürel kimliğimizin gelişimine engel teşkil ettiği üzerinde duruluyor. Bu durum, klasiklerin önemini ve eksikliğinin yarattığı boşluğun hissedilir etkilerini gözler önüne seriyor. Kitap, sanatın ve edebiyatın, bir milletin ruhunu şekillendirmedeki potansiyelini vurgulayarak, kültürel mirasımızı koruma ve yeniden inşa etme gerekliliği üzerinde duruyor. Klasik eserlere olan değerin ve onların kültürel kimliğimizi zenginleştirme potansiyelinin altını çizerek, bu mirası gelecek nesillere aktarma ve güçlendirme çağrısı yapıyor.
Poetik ve Politik
Poetik ve PolitikBesim Dellaloğlu · Timaş Yayınları · 202093 okunma
Romantik dönemde, tarihsel olgulara karşı adil olmayan periyotlaştırmanın etkisi altında henüz yeni doğmuş olan tek yönlü ‘Rönesans’ kavramının ve ortaçağın başarılarını yadsımanın hakim olduğu dönemde, Jacques Sédillot ve oğlu Louis-Amélie, Ebū el-Ḥasan el-Marrākūşī’nin (7./13. yy.) uygulamalı astronomi ve astronomik aletlere ilişkin muhteşem eserinin Paris’te bulunan Arapça el yazmasından Fransızca tercümesini 1834 yılında yayınladılar. Bunu on yıl sonra oğul Sédillot’nun el-Marrākūşī’nin kitabı üzerine yaptığı hayranlık uyandıran çalışması takip etti. Gerçi önceki dönemlerde Johann Gottfried Herder (1744-1803), Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832), Kurt Sprengel (1766-1833) ve Alexander von Humboldt (1769-1859) gibi şahsiyetler hümanist bir anlayışla Müslümanlara veya Araplara bilim tarihinde layık oldukları takdiri yöneltmişlerdi. Bununla birlikte baba ve oğul Sédillot bilim dünyasının, Arap-İslam kültür çevresinin ortaya koyduğu başarılara karşı adil bir davranış için onlarca yıl süren bir mücadele verdiler, her ne kadar bu, meslektaşları ve Fransız Akademisi tarafından pek hoş karşılanmamış olsa da. Sédillotlar tarafından sürdürülen mücadelenin, yorulmak bilmez bilim adamı Joseph-Toussaint Reinaud’un (1795-1867) daha aşağı kalmayan bir yaratıcılık ve inançla coğrafya, İslamî arkeoloji, savaş tekniği alanlarında başardığı ve yaşamını adadığı eserlerle desteklenmesi bir şans olmuştu. Reinaud çalışmalarının birisinde, bilimler tarihinin bütünlüğünü veciz bir şekilde ifade eden şu düşünceye ulaşmıştı.
Johann Gottfried Herder'in tarihsel öğretisi. Bilge ruhlar...
"Ben sadece dünyadaki hiçbir şey ortadan kaybolmadığı gibi benim de ortadan kaybolamayacağımı değil, her zaman var olacağımı ve her zaman var olduğumu hissediyorum. Benden başka, benden üstün ruhların yaşadığını ve hakikatin o dünyada olduğunu hissediyorum."
Sayfa 579Kitabı okudu
Bercasconi’nin belirlemesine göre, Kant siyasi/ UI yazılarının dışında titiz bir bilimsel ırk kavramı öneren ilk kişiyse, Johann Gottfried Herder de bunu reddeden ilk kişidir.
Sayfa 73 - Nobel Akademik Yayıncılık, 2023.Kitabı okudu
Kas kuvveti sinirlerin etki alanına girdikleri ölçüde bağımlı hale gelir ve onların hissetme amacına hizmet eder.
Ey mağrur insanoğlu, hemcinslerin olan orta mahlukların o yetersiz ilk yapısına dön ve şöyle bir bak! O yapıdan hâlâ kurtulmuş değilsin; daha aşağıdaki kardeşlerin gibi, sen de bir yemek borususun.
Denebilir ki beslenme, canlının içgüdüsel olarak tâbi olduğu ilk temel yasadır.
Bütün canlılar insanın yakınlıkları ölçüsünde, ona yapı bakımından nispeten çok ya da nispeten az benzerler. Öyle anlaşılıyor ki canlılar arasındaki sonsuz farklılık ve çeşitlilikten hoşlanan yaratıcı güç, onları bir tek plazmaya göre meydana getirmiştir
İnsan, yeryüzü canlıları arasında bir orta mahluktur.
Yeryüzünde insandan önce hayvan vardı. Bundan dolayı diyoruz ki hayvanlar insanların büyük kardeşleridir. İnsan soyu dünyaya gözlerini açtığında, kendini her yerde birtakım unsurlarla kuşatılmış olarak gördü. Şayet öyle olmasaydı dünyanın yeni sakini insanoğlu, hayatını idame ettirmek için bitkiden başka bir şey bulamayacaktı.
BİTKİLER ÜZERİNE...
Ey, dünyanın şifa dağıtan şu çocukları! Hastalanınca sizlere yöneliyoruz. Sizleri tüketen mahluklar, sağlıklarını sizlere borçludurlar. Ölürken bile şifa dağıtıyorsunuz. Dünyayı sağlıklı ve türünüzdeki mahluklar bakımından üretken kılan sizlersiniz.
Resim