En Etkin 100 Filozof
1. Thales 2. Anaksimandros 3. Pisagor 4. Ksenophanes 5. Heraklitos 6. Parmenides 7. Anaksagoras 8. Empedokles
Sayfa 5
Ne kadar yükselirsen yüksel, ahlak ve erdemden yoksunsan bir hiçsin.
Johann Gottfried Herder
Johann Gottfried Herder
Sayfa 39 - Arıon Yayıncılık Kasım 2018
Reklam
Liderler her zaman geçmişe ilgi duymuşlardır, çünkü geçmiş onların bugünlerini ve geleceklerini haklı gösterir. Geçmiş, kişiyi bulunduğu yere getirmişse, insanlara bunu hatırlatmak gerekir. Soy, mülkiyet hakkı getirir ve hep böyle olmuştur. Ama tarih 19 ve 20. yüzyıllarda ulus devletlerinin kendilerini tanımlamaya başlamalarıyla ve kimliklerini pekiştirmeye çalışmalarıyla birlikte özellikle önem kazandı. Alman şair ve düşünür Johann Herder tarihten ve vatandan kaynaklanan ulusal karakter anlamında Volkgeist kavramını diline dolamıştı. Tarih, kimliği ve diğer uluslardan farklılığı göstermenin bir yoluydu. Geçmiş ne kadar güçlü olursa, kimlik o ölçüde güçlenir. 19. yüzyıl boyunca milliyetçilik, geçmişe ilgiyle kol kola gelişti. Britanya'nın emperyal doruğa vardığı dönemde, Kral Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyeleri efsanelerine yeni bir hayranlık ortaya çıktı. Rob Roy masalları İskoçların ilgisini çekti.
Mussolini arkeolojiye ilgi duyar mıydı? -Arkeoloji, Oxfor
Romantik dönemde, tarihsel olgulara karşı adil olmayan periyotlaştırmanın etkisi altında henüz yeni doğmuş olan tek yönlü ‘Rönesans’ kavramının ve ortaçağın başarılarını yadsımanın hakim olduğu dönemde, Jacques Sédillot ve oğlu Louis-Amélie, Ebū el-Ḥasan el-Marrākūşī’nin (7./13. yy.) uygulamalı astronomi ve astronomik aletlere ilişkin muhteşem eserinin Paris’te bulunan Arapça el yazmasından Fransızca tercümesini 1834 yılında yayınladılar. Bunu on yıl sonra oğul Sédillot’nun el-Marrākūşī’nin kitabı üzerine yaptığı hayranlık uyandıran çalışması takip etti. Gerçi önceki dönemlerde Johann Gottfried Herder (1744-1803), Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832), Kurt Sprengel (1766-1833) ve Alexander von Humboldt (1769-1859) gibi şahsiyetler hümanist bir anlayışla Müslümanlara veya Araplara bilim tarihinde layık oldukları takdiri yöneltmişlerdi. Bununla birlikte baba ve oğul Sédillot bilim dünyasının, Arap-İslam kültür çevresinin ortaya koyduğu başarılara karşı adil bir davranış için onlarca yıl süren bir mücadele verdiler, her ne kadar bu, meslektaşları ve Fransız Akademisi tarafından pek hoş karşılanmamış olsa da. Sédillotlar tarafından sürdürülen mücadelenin, yorulmak bilmez bilim adamı Joseph-Toussaint Reinaud’un (1795-1867) daha aşağı kalmayan bir yaratıcılık ve inançla coğrafya, İslamî arkeoloji, savaş tekniği alanlarında başardığı ve yaşamını adadığı eserlerle desteklenmesi bir şans olmuştu. Reinaud çalışmalarının birisinde, bilimler tarihinin bütünlüğünü veciz bir şekilde ifade eden şu düşünceye ulaşmıştı.
Johann Gottfried Herder'in tarihsel öğretisi. Bilge ruhlar...
"Ben sadece dünyadaki hiçbir şey ortadan kaybolmadığı gibi benim de ortadan kaybolamayacağımı değil, her zaman var olacağımı ve her zaman var olduğumu hissediyorum. Benden başka, benden üstün ruhların yaşadığını ve hakikatin o dünyada olduğunu hissediyorum."
Sayfa 579Kitabı okudu
Bercasconi’nin belirlemesine göre, Kant siyasi/ UI yazılarının dışında titiz bir bilimsel ırk kavramı öneren ilk kişiyse, Johann Gottfried Herder de bunu reddeden ilk kişidir.
Sayfa 73 - Nobel Akademik Yayıncılık, 2023.Kitabı okudu
Reklam
"Milliyetçilik" kavram olarak ilk kez 1774'te Johann G. Herder tarafından kullanılmıştır. Aydınlanmanın şiddetli birkaç eleştirmeninden biri olan Herder, evrenselciliğe karşı her halkın kendi kaderi ve özgünlüğünün olduğu fikrini merkeze alarak 19.yy'da şiddetini artıran, ulus devletinin besleyicilerinden biri olan milliyetçilik fikrine ilham olmuştur. Bir halkın düşünce ve kültürüne ancak dil yoluyla nüfuz edilebileceğini dile getiren Herder diğer yandan, tarihi olayların tabiat olayları gibi bir nedensellik etrafında vukuu bulduğu fikrine karşı çıkmıştır. Tarihselcilik ve milliyetçiliğin gelişmesinde kilit noktada duran Alman düşünür romantizm ve Alman idealizmi üzerinde de hayli tesirlerde bulunmuştur.
Sayfa 25 - (Cevizci, 2020: 940)Kitabı okudu
Büyük bir özenle içime kök salmış, yavaş yavaş edebiyat yapıtına dönüştürmek istediğim bazı konulara duyduğum ilgiyi ondan (Herder'den) sakladım. Bunlar Götz von Berlichingen ve Faust’tu. Birincisinin hayat hikâyesi beni derinden etkilemişti. Kanunların ve uygarlığın olmadığı dönemde kaba ama iyi niyetli ve başının çaresine bakan birinin kişiliği bende büyük bir ilgi uyandırıyordu. Diğerinin kukla oyunu olarak önemli hikâyesi içimde çok sesli bir tını ve melodi hissi uyandırıyordu.
Herder'in eletirisinden sonra
Ovidius’umdan soğudum: Çünkü hiçbir sevgi, hiçbir alışkanlık, insanın güvendiği saygın insanların olumsuz konuşmaları karşısında uzun zaman dayanacak güce sahip değildir. Bazı şeyler sürekli olarak aklınıza takılır kalır, kesinlikle yasaklanmışsa, sevginiz bunalıma düşer.
Kas kuvveti sinirlerin etki alanına girdikleri ölçüde bağımlı hale gelir ve onların hissetme amacına hizmet eder.
Reklam
Ey mağrur insanoğlu, hemcinslerin olan orta mahlukların o yetersiz ilk yapısına dön ve şöyle bir bak! O yapıdan hâlâ kurtulmuş değilsin; daha aşağıdaki kardeşlerin gibi, sen de bir yemek borususun.
Denebilir ki beslenme, canlının içgüdüsel olarak tâbi olduğu ilk temel yasadır.
Bütün canlılar insanın yakınlıkları ölçüsünde, ona yapı bakımından nispeten çok ya da nispeten az benzerler. Öyle anlaşılıyor ki canlılar arasındaki sonsuz farklılık ve çeşitlilikten hoşlanan yaratıcı güç, onları bir tek plazmaya göre meydana getirmiştir
İnsan, yeryüzü canlıları arasında bir orta mahluktur.
Yeryüzünde insandan önce hayvan vardı. Bundan dolayı diyoruz ki hayvanlar insanların büyük kardeşleridir. İnsan soyu dünyaya gözlerini açtığında, kendini her yerde birtakım unsurlarla kuşatılmış olarak gördü. Şayet öyle olmasaydı dünyanın yeni sakini insanoğlu, hayatını idame ettirmek için bitkiden başka bir şey bulamayacaktı.
Resim