O şeytani daktiloyla boğuşmak dışında, uyanık olduğum bütün saatlerim yaratıcı cennette geçiyordu. Bununla beraber içimde içme arzusu diye bir şey kalmamıştı çünkü bir sürü şeye, kadın-erkek aşkı konusunda bütün kadınlarla bütün erkekleri sevmeye, babalığa, insanoğlunun adaletine, sanata, kısacası dünyanın dönmesini sağlayan bir sürü hoş yanılsamaya inanmaya devam ediyordum.