Hadi onunla ben içiyorduk, bu gayet normaldi de mekanın sahibi olan ve tezgahın arkasında duran Johnny Heinhold'a içki ısmarlaması niye gerekmişti? Heinhold'un kendi içtiği içkiden bile kar ettiğini hemen fark ettim.
"Bir daha asla!" diye yemin ettim. Atılan taş, ürkütülen kurbağaya değmiyordu. Çok ağır bir bedel ödeniyordu. Ahlaki kaygılarla yaklaşmıyordum meseleye. Tepkim sadece fizikseldi. Zirvede geçirdiğin hiçbir an, böylesi sefalete, bunca perişanlığa değmezdi.
Özgür değillerdir. Kaderin kuklalarıdır. O da öyledir. Bunu anlar. Ama bir fark vardır; o görüyordur. Sahip olduğu tek özgürlüğü biliyordur: öleceği günü öngörebilmek.