Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Biliyor musun bütün insanlar eşit doğmaz.” “John F.Kennedy”
Hitler'in hitabet becerisini keşfetmesi bir altı ay kadar sonra gerçekleşti. Winston Churchill'in ölümünden kısa bir süre önce, John F. Kennedy onun "İngiliz dilini taarruza geçirdiğini" söylemişti. Adolf Hitler'in de aynısını halkın konuştuğu Almanca için yaptığını söylemek abartılı olmaz. Tabii ki, 1940'ta Churchill eski bir değeri -İngiliz gururunu- harekete geçiriyordu, ancak Hitler görece yeni bir şeye hitap ediyordu: Almanların intikam hissi. 1921 gibi erken bir tarihte şöyle demişti: "Nefret! Nefret bizim talihimizdir!" Sürekli bunu tekrarlıyordu. Üç yıl içinde, bu adsız sansız, mahzun, sıradan eski asker NSDAP'nin (Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei), yani Alman Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi'nin lideri oldu. Hem liderlik ve hem de hitabet yeteneğine sahipti. Kasım 1923'te o ve partisi, milliyetçi bir devrime liderlik edebilecek kadar güçlü olduklarına karar verdiler; bu hareket Münih'ten başlayıp Almanya'nın neredeyse tamamına bir hafta, belki de günler içinde yayıldı. Parti milislerinin başındaki Hitler, şehir merkezine doğru yürürken coşkulu kalabalıklar tezahürat ediyordu. Ama Münih'in muhafazakâr otoriteleri onu durdurmayı tercih ettiler. Bazı takipçilerine polis kurşunları isabet etti. Hitler kolundan ciddi bir yara alarak yere düştü. Sonuçta tutuklandı ve mahkemeye çıkarıldı. Mahkemede bazı yargıçların sesini bastırdı ve onları köşeye sıkıştırdı. Mein Kampf'ın büyük bölümünü hapisteyken yazdı. Bir yıl sonra serbestti.
Sayfa 97 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
Reklam
- "Barış konserleri" verdiği sırada, John Lennon'u vuran Amerikalı'nın, "onu çok seven bir hayranı" olmadığını , ola­mayacağını ... ; - John F.Kennedy'i öldürdüğü iddia edilen adamında "iki gün sonra" öldürülmesinin hiç normal bir olay olmadı­ğını, olamıyacağını ... ; - Filistin'in lideri Yassir Arafat'ı "tedavi etmek üzere" Fransa'ya götürdüklerinde, oradan sağ çıkmayacağını, çıka­mayacağını ... (...) - USA'lı dostlarımızın Okyanusun ortasında Guantana­mo Üssü adını verdikleri bir adada tutukluları çeşitli ülkelere mensup esirlerin "neyin esiri" olduğunu bizim kafamızın basmayıp, bize göre bunların olsa olsa ''hiç bir şeyin esiri" olmayıp, insan üzerinde deneme yapmak üzere (vahşete ba­ kın!) getirilmiş "kobay"lar olduğunu ve bu kişileri seçmekte de bayağı özen gösterilmiş olup, hemen ölüp gitmesinler di­ye de, kendi özel komandolarından bile daha boylu, poslu ve sıhhatli insanlardan seçmiş olduklarının bizim gözümüzden kaçmadığını; - Ve aslında, bütün bunları çözmenin hiç zor olmayıp, si­zin "iyimser bir kişi" olduğunuzdan dolayı, akşamları TV'nizden gördüğünüz her şeye inandığınızı; Evlerin­deki şeytan kutularının büyüsüne kapılmış olduklarını, (...) şu, Pasifik Okyanusunda 300 bin kişiyi öldüren Tsu­nami hikayesinin "Allahın işi" olduğuna, beni bir tek Alla­hın kulu inandıramaz! İyi mi? "Sağdan soldan Estarabim" işte benimkisi ...
Sayfa 140 - 1.Basım - Ağustos 2006
Her insanın gitmeye hakkı vardır, onu kalmak için ikna etmesi gereken ülkesidir - koca koca laflar etmeye meraklı siyasetçiler ne derse desin. "Ülken senin için ne yapabilir diye sorma, sen ülken için ne yapabilirsin, onu düşün." Milyardersen, üstelik kırk üç yaşında ABD başkanı seçilmişsen bunu söylemek kolay! Ama ülkende ne çalışabiliyor, ne tedavi olabiliyor, ne barınabiliyor, ne de eğitim alabiliyor, ne özgürce oy kullanabiliyor, ne görüşlerini ifade edebiliyor, ne de sokaklarda dilediğin gibi dolaşabiliyorsan, John F. Kennedy'nin bu meşhur sözü kaç para eder ki? Beş para etmez!
John F. Kennedy'nin 1961 yılındaki başlangıç görevine başlama töreninde söylediği gibi: "Asla korkuyla müzakere etmeyelim. Ama müzakere etmekten de asla korkmayalım."
Ülkem benim için ne yapabilir diye düşünme; ben ülkem için ne yapabilirim diye düşün. (John F. Kennedy)
Sayfa 35
Reklam
John F. Kennedy Havaalanı'na indiğinde altmış kadar destekçisi ellerinde "Hoş geldin Malcolm Kardeş" yazılı dövizlerle onu selamladılar. Malcolm, Stanleyville katliamından ABD hükümetini ve Kongo'daki Moise Tshombe rejimini sorumlu tutmakta gecikmedi. Bu "feci sonuçları" doğuran şey, diye ekliyordu Malcolm, Johnson'ın finanse ettiği, Tshombe'nin paralı askerleriydi. Amerika'nın Kongo'ya müdahalesini, bir kez daha kışkırtıcı bir dille "tavukların tünemek üzere kümeslere dönmesi" diye nitelendiriyordu..
Sayfa 376 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
22 Kasım 1963 Cuma günü öğleden hemen sonra John F. Kennedy suikasta kurban gitti. Bunun haberini alan Elijah Muhammed şaşakaldı. Başkanın siyah Amerikalılar arasında hatırı sayılır ölçüde popülaritesi olduğunu bildiğinden Kennedy'yi eleştiren Malcolm'u sık sık uyarıyordu ve şimdi de İslam Milleti'nin halihazırda ülkeyi kasıp kavuran öfke ve inançsızlık fırtınasına ya kalanmaması için çabalıyordu. "Başkanımızı kaybetmenin verdiği şoku ifade eden kısa bir demeç yayınladı ve Muhammed Diyor ki gazetesinde sıradaki yazısını Kennedy'nin fotoğrafıyla birlikte baş sayfaya aldı. Bütün örgüt vekillerine halkın önünde hiçbir şey söylememelerini tembihledi, hatta daha da ileri gidip oğullarından birine Malcolm'u telefonla aratıp, suikastla ilgili soru sorul duğunda ne söylemesi gerektiğini bildirdi. Gerilim yüksekken ve Malcolm zaten Chicago genel merkezinin kendini kontrol etme çabalarına başkaldırırken Muhammed hiçbir şeyi şansa bırakamazdı..
Sayfa 264 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
' Sonuçlar bir hayli ilginçti. Birkaç ABD başkanı belirgin psikopatik özellikler sergiliyordu. Bunlar arasında John F. Kennedy ve Bill Clinton başta geliyordu (Listenin tamamını görmek için wisdomofpsychopaths.co.uk adresini ziyaret edebilirsiniz.) Sırf onlar da değil, örneğin Roosevelt'le­ rin sonuçları da böyleydi. Ve tarihin başka bazı altın çocuk­ları da onlarla birlikteydi. '
Sayfa 45 - Domingo YayıneviKitabı okudu
John F. Kennedy ve Martin Luther King'in öldürülmesi Amerikalıların zihnine ne denli derinden kazınmışsa, 21 Şubat 1965 günü de çoğu Afro-Amerikanın zihnine öylesine derinden kazınmıştır. Malcolm X'in öldürülmesinin peşinden yaşanan çalkantılı günlerde onun müritleri "Kara Güç" sloganını benimseyip onu dünyadaki aziz mertebesine çıkardılar. 1960'ların sonlarına gelindiğinde bütün bir nesil için siyahilik idealinin temsilcisi olmuştu..
Sayfa 14 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
538 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.