Aydınlanma dönemini başlatan, İngiliz hekim ve filozof John Locke'tur (1632-1704). Dinin özel hayat çerçevesi içinde tutulması gerektiğini, yaşam, özgürlük ve özel mülkiyetin, bireylerin doğal hakkı olduğunu, devletin tanrısal bir kurum değil, yararlı bir araç olduğunu dile getirmiştir.
... ölüm­süzlüğüne ve öbür dünyadaki başat rolüne inanılan ruhun aksine, zihin gittikçe bilince, dile ve bu dünyayla ilişkisine göre anlaşılmaya başladı. Bu yaklaşımı esas olarak getiren kişi...1690'da yayımlanan İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme'yle John Locke'tu (1632-1704). Daha 1671'de taslak olarak hazırladığı bu kitabında, Locke "ruh" yerine "zihin" kelimesini kullandı ve fikirlerin kaynağını "doğuş­tan" gelme ya da dinsel (vahiy esaslı) bir köken yerine deneyime ve göz­leme dayandırdı. okurlarından bütün "doğuştan" gelme fikirlerini red­dederek, "bir çocuk doğduğu andan itibaren onu izlemelerini ve zamanın yarattığı değişiklikleri gözlemlemelerini" istedi.
Sayfa 755 - Yapı Kredi Yayınları.
Reklam
Ondan yarım yüzyıl sonra, daha istikrarlı bir İngiltere'de yazan John Locke ( 1632-1704) ise, bir doğa halinde ortak bir hğkğmdar olmasa da, insanların bağlar kurup sözleşmeler yapabildiğini, dolayısıyla, anarşinin barışın önünde mutlaka bir engel oluşturmadığını iler sürmüştür.
Sayfa 7 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
John Locke (1632-1704): John Locke 29 Ağustos 1632'de İngiltere'nin Somerset kentinde, Püriten bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Locke'un avukat olan İngiliz İç Savaşı'nda yüzbaşı olarak da görev yapan babasının İngiliz hükümetiyle iyi ilişkileri vardı. Sonuç olarak, Locke çok iyi ve farklı dallarda eğitim alma olanağı buldu.
Sayfa 100Kitabı okudu
Zaman içinde birini aynı kişi kılan şeyin ne olduğu, İngiliz filozofu John Locke'un (1632-1704) aklını kurcalayan soruydu.
Sayfa 127 - PDFKitabı okudu
Aydınlanma çağı, başlangıcını iki figürün çalışmalarına borçludur: Sör lsaac Newton ( 1642-1727) ve John Locke (1632-1704). İkilinin matematik ve bilim alanındaki keşifleriyle felsefi çalışmaları o kadar etkiliydi ki, nihayetinde püriten dünya görüşünü tepetaklak eden ve on sekizinci yüzyıldaki iki devasa siyasi devrime (Amerikan ve Fransız Devrimleri) zemin hazırlayan yepyeni bir felsefe doğurmuştur.
Reklam
Avrupa'da Köleciliğin Felsefi Temelleri Avrupa tarihinde köleciliğin oldukça sağlam felsefi temellere sahip olmasının örnekleri çok fazladır. Modernitenin inşa olduğu zamanların hemen hemen tüm ünlü filozofları köleciliği bir şekilde onaylamışlardır. Örneğin Hegel (1770-1831) siyah derili insanların medeniyeti öğrenebilmeleri için
Bu kişiler birbirleriyle bağlantılı olan bazı görüşlere sahip olsalar da ,hepsi her doktrine ortak bir şekilde sahip değillerdi.Örneğin John Locke (1632-1704)vahiy fikrini reddetmemiş ,fakat bunu değerlendirmede insan aklının kullanılması konusunda ısrar etmişti.Voltaire (1694-1778)gibi bazı soğuk deistler Hristiyanlığa karşı düşmanca bir tavra sahipti.Locke gibi bazı ılık deistler ise değildi.Benjamin Franklin (1706-1790)gibi bazıları canın ölümsüzlüğüne inanıyordu;bazıları ise inanmıyordu.Bazıları Tanrı'nın yaratılışı kendi haline bıraktığını savunuyor, bazıları ise ilahi takdire inanıyordu.Bazı kişiler biraz kişisel bir Tanrı'ya inanırken bazıları buna katılmıyordu.Yani deistler temel konularda teistlere nazaran daha az birlik halindeydiler.
Sayfa 53 - Haberci YayınlarıKitabı okuyor
592 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Kurmaca Yazarlar kurgu ve gerçeklik arasındaki ilişki hakkında sorular sormak için kurmaca tekniklerini kullanırlar. Sophie'nin Dünyası, görünüşte sıradan bir kız olan Sophie'nin aslında kurgusal bir karakter olduğunu keşfetmesiyle, özellikle varoluşun doğası hakkında felsefi sorular sorar. Kendi kendine yeten bir kurgu çalışmasında,
Sofie'nin Dünyası
Sofie'nin DünyasıJostein Gaarder · Pan Yayıncılık · 202036,5bin okunma
John Locke ( 1632-1704) *devletin 'insan ruhunun ıslahı' (the care of men 's soul) konusun­ da müdahale etme hakkının olmadığı argümanı temelinde özel­likle dini hoşgörüyü savunmuştur. Fakat onun temel argümanı, insanın rasyonelliğine duyulan inanca dayanmaktadır.
Reklam
Thomas Hobbes (158-1679) ve John Locke (1632-1704) gibi toplum sözleşmesi teorisyenleri,Jeremy Bentham ( 1748- 1832) gibi faydacılar, Adam Smith'den (1723- 1790) itibaren iktisat teorisyenleri ve modern rasyonel tercih teorisyenleri tarafından kullanılmıştır. Bir analiz modeli olarak teorilerin insan davranışı hakkında görünür bir ampirik ve hatta bi­limsel gözlemler temeli üzerine kurulmasına olanak vermesi metodolojik bireyciliğin çekici yanlarındandır. Ancak meto­dolojik bireyciliğin her türü için geçerli olan bir kusur, onun toplum dışı ve tarih dışı oluşudur. İnsan doğasının önceden kurgolanan bir modelini temel alarak siyasal teoriler inşa ede­rek bireyciler insan davranışının toplumdan topluma ve belli bir tarihsel dönemden ötekine değiştiği gerçeğini görmezden gelmektedirler. Eğer deneyimler ve sosyal çevre insan doğası­ nı biçimlendirmekte ise birey toplumun bir ürünü olarak gö­rülmelidir, öteki türlü değil.
Deneyimcilik
Deneyiıncilik (ampirisizm) duyumsal deneyimin bilginin tek kaynağı olduğu ve bu nedenle tüm hipotez ve teorilerin gözlem ve deney süreciyle test edilmesi gerektiğini savunan bir öğretidir. Bu, John Locke'un ( 1632-1704) zihnin duyumsal-veri şeklinde­ k i duyumlar tarafından bilginin üzerine basıldığı bir tabula rasa (boş levha) olduğu inancında belirgin olarak ortaya çıkar.
Resim