Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Joseph

Joseph
@joseph46
Linna südames, kus unustati iidne tsivilisatsioon (Tallinn / EESTI)
Reklam
Cilalamanın siyaseti.
Dışı cıltıravuk, içi kaltıravuk (Dışı parlak, içi karanlık ve soğuk).
Sayfa 185 - Ötüken YayınlarıKitabı okudu
Yaşam Pusulalarımız
Her ölümle bir şeyler yitiririz. Her ölüm acı verir. Ama her ölüm, gidenlerin bize yaptığı son bir iyiliktir. Yaşama elbette bağlı kalmamız ama çalışıp çabalamamız, sevmeyi ve paylaşmayı becermemiz gerektiğini bir kez daha hatırlatan acılı bir veda.
Sayfa 30 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Milis Kuvvetinin Doğuşu
Yerden bir avuç toprak aldı. Bakın böyle ayrı ayrı olursak hiçbir şey yapamayız. Birde şu taşa bakın... (Yumruk kadar bir taş aldı.) Bunun içinde bir sürü kum parçaları var, birleşmiş taş olmus. Toprağı düşmana atsan hiçbir şey yapamazsın. Ama taşı atınca...
Sayfa 234 - Literatür yayınlarıKitabı okudu
Koşmanın Son Dörtlüğü
Emine'yi yaslı eden, Kerem olup Aslı eden, Dağı taşı sesli eden Hasanım ardından geldim.
Sayfa 124 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Eleştirmeye Kendinden Başla
Büyük şehire yakın bir köyde yatılı okul açılması için tören düzenlenir. Vali, kaymakam, köy ahalisi belediye başkanı, belediye çalışanları, öğretmen ve birçok köyün ileri gelenleri bu açılışa riayet eder. Ancak yatılı okulu yapan müteahhit binayı inşaa ederken anlaşılacağı üzre kalitesiz mal ya da gerektiği kadar malzeme kullanmamış olsa gerek okulun duvarları dökülüyor, fayanslar basmadan çöküyor ya da kırılıyor. Bunun üzerine kooperatif kurulmasının mantıklı olduğunu savunan bir iktisatçı bu durumu fırsat bilerek okulda toplanan halka istihlak(tüketim), istihsal (üretim), memleketin ekonomik bünyesi gibi konularla anlatılması gerekenleri alt, üst, sağı ve solundan meseleyi ele almıştır. Bir süre konuştuktan sonra da konuşmasını bitirir. Ahaliye yönelir anladınız mı der ve ahali anladık, anladık der. Îktisatçı salondan ayrılır. Ahali birbirine sorar ve sonunda kimse bir şey anlamamıştır. En sonunda öğretmen ahaliye sorar neden anlamadık demediniz. ***Alıntı//Ahali "Aman beyim!" der "Anlamadık diyelim de bir daha baştan mi anlatsın//*** diyerek konuyu kapatırlar. Şuan bizim durumumuzda böyle sanırım herşeyi biliyormuş gibi yapıp hiçbir şey bilmiyor olmamız gibi.
Günümüz Dünyası
Belediye, arabaları muayene etmez mi? Şoför yan gözle bakarak "Belediye, maaş verecek parası kalmayınca, ceza yazmak için şoförlere yapışır... Başka zaman rahat bırakır!"
Sayfa 53 - Yapı Kredi Yayınları 32. BaskıKitabı okudu
"Hakikate ermek, kendini de dünyayı da okuyup, anlayıp yutmak, ve dürüp kaldırmak mıdır defteri? Yoksa kendinde ve dünyada anlaşılmaz olanın gövdesinden kendine yeni bir 'kendilik' yontup çıkarmak mı?" Cahit Koytak, İbrahimce Sorular, Yeni Başlayanlar İçin Metafizik, s.86
"Ur kentinde telaşlı bir gün. Bir kişi yakılacak. Bir peygamber. Padişahla peygamber karşı karşıya. Madde gücüyle mana gücü karşı karşıya. Bir tiyatro oyunu bu galiba, ateş sahnesinde oynanacak  ... Perde işini de alevler görecek ..." Sezai Karakoç, Yitik Cennet, s.56
... bir sürü zahmete katlanarak koltuğun birini pencerenin yanına itiyor, sonra üzerine çıkıp pencereye yaslanıyordu, kuşkusuz böylece eskiden olduğu gibi pencereden baktığında hissettiği o özgür olma duygusunu anımsamak istiyordu.
Reklam
Harese ve doğunun kan donduran gerçeği
Harese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz... Ortadoğu'nun âdeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.
Bu bir tesadüf mü?
"There exists a field, beyond all notions of right and wrong. I will meet you there." (Tüm doğru ve yanlış kavramlarının ötesinde bir alan vardır. Seninle orada buluşacağım.) Bu bir tasadüf müydü?
Trapezci mi Benlik yitirmek mi?
Adı galiba "Mutluluk" olan bir romanda denildiği gibi, biz, bu ülkenin okuryazarları, boşluğa düşen bir trapezci gibiydik. Doğu askısını bırakmış, Batı askısını da yakalayamadan aşağı düşmüştük. Bu söylem benliğini yitirmeye yüz tutmak değil mi ?
Ağıt Yakma
"Kalk Hüseyin kalk, nedir bu uyku, bu derin uyku / Atın ahırda bağlı kaldı / Kuzuların sahipsiz kaldı / Matem bizden uzak olsun / Kalk Hüseyin kalk, nedir bu uyku"
Düstur-u irade-i ilâhiye
Rumi Hazretleri diyor ki: Yaratıklar üç kısma ayrılır: Sırf akıl olan ve şehvetten arınmış melekler, sade şehvet olan hayvanlar ve hem akıl hem şehvetten oluşmuş insanoğlu... İnsanın yarısı akıl yarısı şehvet, yarısı melek yarısı hayvandır. Yarısı yılan yarısı da balıktır. Balık olan kısmı onu suya doğru çeker, yılan olan yanı ise toprağa doğru sürükler." Bu hakikat ne kadar önemli bir mevzu bahistir değil mi? Tıpkı insanın Nefs-i emmare (günah bataklığına batan nefis) ve Nefs-i levvame (günahlarını düşünüp kendini hesaba çekmek ve Tevbe yoluna girmeye çalışan nefis) arasında gidip gelen varlık olduğu gibi.
Erkân-ı Devleti ilgilendiren bir mevzu bahis
İlber Ortaylı'dan ders çıkarma niteliğinde bir söylemi der ki "Yetiştireceğin dervişe evvela çorbasını ve hırkasını vereceksin, ne olursa olsun."
Reklam
Rafinelik Mi Boş Bir Sima Mı?
İlber Ortaylı'nın rafinelik ve güzel yüzden en sade haliyle bakışı şu dizedekilerle belirtilmiştir. "İnsanın yüzü bir kitap gibi okunabilir. İfadeniz bomboşsa da hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir. Bundan kurtulmak mümkündür; yaşayın, monotonluktan uzaklaşın, gezin, görün, keşfedin, başkalarıyla ilgilenin, okuyun, sevin. Bunları dolu dolu yapın ki izleri yüzünüze yansısın. Yüzünüz ifadesiz kalmasın." Bu sözcük öbeğini duyduktan sonra rafinelik mi ya da boş bir simayla bu dünyadan ayrılmak mı? Karar size kalmış !!!
Birazda eleştiri :)
George Orwell'ın kaleme aldığı Hayvanlar Çiftliği kitabında geçen şu alıntı sizce neyi anlatıyor? "Sizler aşağı kesimlerden hayvanlarınızla uğraşmak zorundaysanız," "bizler de bizim aşağı sınıflardan insanlarımızla uğraşmak zorundayız!"