Ahu
Sen
Açmışsın kollarını koşuyorsun üzerime
Bir işık yanıyor kenar evde; bulutların üzerinde
Piramitlerden bir sancı karnıma doluyor
Etraf, Mısırın eski bir köyü, eski güneş ve eski yıllar
Sahiplerinden yeni kurtulmuş kullar
Yüzükoyun siyahi bir adam yatıyor yerde kıpırdamadan
Rum köylülerini kipriklerinle kalbime attığını hissediyorum
Beyaz
Edebiyat ve Patates Turtası Derneği
İçinde çok derin bir kitap sevgisi barındıran, ilgi çekici konusu olan bir film izledim ve bayıldımm. 'Edebiyat ve Patates Turtası Derneği' gördüğümde filme çekildim direkt başladım.
Bir yazar var Juliet. Juliet bir gün bir adamdan mektup alıyor ve mektupta adam edebiyat ve patates turtası derneği diye bir klübe üye olduğunu ancak savaştan sonra o bölgede doğru düzgün kitapçı kalmadığını belirtiyor ve kendisinden Charles Lamb'ın Shakespeare'den masallar kitabını bulmasında yardımcı olmasını istiyor. Yazarımızla kısa süreli bir mektuplaşma geçiyor aralarında. Juliet, adamın yazdıklarından çok etkileniyor ve o bölgeye bir yolculuğa gidiyor. Gittiğinde savaşın izlerini, yıkılan aileleri görüyor ve beklediğinden çok daha fazla gizemin içinde buluyor kendini. Ve tabii ki Edebiyat akşamına katılıp beraber kitap okuyup üzerine konuşuyorlar.
Çoook beğendim. Özellikle o sohbetleri, alıntıları anlayarak severek izledim tam benlik bi filmmiş. Her sahnesinde çok etkilendim :) Şiddetle tavsiye ederim.
"Ne kadar küçük bir şey. Sadece bir kitap. Beni buraya kadar getirdi."
"Dünya, eski tanıdık suratları arayarak geçmek zorunda olduğum bir çöle benziyordu."
Sevilen sevenden önce gelir
Ben Ama bu dörtlüden yani Romeo jüliet, Kerem Aslı, Ferhat Şirin ve Leyla ile mucnunda gerçek sevginin mecnunda olduğuna inanıyorum ama eğer gerçekten mecnun diye birisi varsa,mecnun gerçekten yaşamış
-neden diğerleri değil de mecnun.
Öyle sevmiş ki leylayı en öne almış. Ananlar önce leyladan başlıyor. Ve öyle sevmiş ki biri akli melekelerini kaybettiğinde, sarhoş olduğunda, "mecnun" demiyoruz ona "leyla" oldu diyoruz.
youtube.com/shorts/o-KMfKU5...
....
Kaçan neden kovalanır?
Oscar Wilde’ın Lady Windermere’in Yelpazesi oyununda Dumby karakteri “Hayatta iki türlü trajedi vardır: Biri istediğini elde edememek, diğeriyse istediğini elde etmektir,” der. Ardından ekler: “İkinci çok daha kötü, ikinci gerçek trajedi!”
Yakıcı bir güneşin altında, önünüzde masmavi uzanan buz gibi denizi düşünün.
uyarı!
bu şiir ne gurur barındırıyor ne de önyargı. şairi, ne romeo'sudur bu şiirin -içen zehri ne de juliet'dir ki saplasın kendine hançeri. sadece anlatır hikayelerini... umutsuz aşıkların.
umutsuz aşk
"aşk...
antik bir söz olarak yer ediniyor yüreğimizde
ve ...hiç hissettirmeden
__es geçiyor ikimizi
Edgar Allan Poe'nun hakkında öğrendiklerim beni çok şaşırttı. Birkaç bilgi paylaşmak istiyorum. Allan, aslında onu evlatlık edinen ailenin soyadıymış. Kuzgun şiirini Dickens'ın evcil hayvanı olan "Grip"ten esinlenerek yazmış. Ayrıca bu Kuzgun şiiri önceden Lenore isimli bir aşk şiriymiş. Poe, Dickens ile tanışınca şiiri bir kuzguna uyarlamış. Ayrıca Annabel Lee şiiri de tüberkülozdan ölen eşi Virginia'ya yazdığı bir şiirmiş ve şiirin ilk adı Virginia'ymış. Sonradan bu isimle basılmayınca Annabel Lee ismini seçmiş.
Hayatındaki kadınlar konusu daha da travmatik. Annesi tiyatrocuymuş ve Juliet'i oynarmış. Daha bebek olan Edgar da sahnede onu izlermiş. Her gece annesinin kendisini öldürüp tekrar ayağa kalktığına şahit oluyormuş. Bir süre sonra annesi tüberkülozdan hayatını kaybetmiş. Daha sonra Allan ailesi onu evlatlık edinmiş. O zamanlar arkadaşı olan Richard, onu annesiyle tanıştırmış ve Edgar onda kendi annesini görmüş. Çok kısa süre sonra kadın beyin tümöründen hayatını kaybetmiş. (Hatta bir gece Edgar odasına gitmiş ve kadın tam da o gece ölmüş. Edgar da şahit olmak zorunda kalmış.) Sonradan üvey annesi de tüberkülozdan vefat etmiş ve üvey babası zaten hiç sevmemiş olduğu için onu evden kovmuş. Beş parasız kaldığı bir dönemde öz halası ona ulaşmış ve evine almış. Edgar yine annesini gördüğü kuzenine (Virginia) aşık olmuş ve onunla evlenmiş. Bir süre sonra eşi de tüberkülozdan hayatını kaybetmiş. 🥺🥺