On dokuzuncu asrın en büyük kitabı Das Kapital’i Madam Hirscher Marx şu cümleyle selamlar: ‘Karl, kapital üzerine eser yazacağına, kapital toplasa daha iyi ederdi.’ Cücenin doğurduğu dev!”
Her cinayete fetva veren, fikir hürriyetini menfaatlerine dokunduğu anda ayaklar altına alan insanların bu hürriyet-perverlikleri, kendilerini imtiyazlı bir zümre, adeta devlet içinde devlet saymalarının ifadesidir.
1935'te hakikat uğruna gözlerini feda edebileceğini yazan genç Hüseyin Cemil, hazin bir tecelli olarak, 1955'te, yani tam yirmi yıl sonra gözlerini kaybeder.
Bataklıktan göklere süzülen bir tarla kuşu gibi, kasıklarıyla düşünen ve göbekten aşağısıyla yaşayan bu azgın hergele sürüsünden uzaklaşmaya bak. Yoksa gübresin, leş gibi gübre...
Kendimden emin, on beş yirmi sayfa karalayıp takdim ettim. Kâğıtlar geri verildi, yine en iyi numarayı ben almıştım: yirmi üzerine yedi. Yazdıklarımın dörtte üçü silinmiş, kenarına ‘gevezelik, konu ile alâkası yok, uyuyor musunuz’ gibi iltifatlar döktürülmüştü. Dayak yemekten çok daha ağır bir hakaretti bu. Ama ilk ciddî yazı dersi idi. Anladım ki aklına geleni yazmak yazı yazmak değildir