Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
G Ü N A Y D I N 1 K
😁 Bu çocuk da benim kafadan 😆 ✌🏽 Herkese Mussmutlu bir gün olsun 🫶🏼
G Ü N A Y D I N 1 K
🤔Hastanede sıra beklerken karşıma çıkan sorunun ciddiyeti ile kendime geldim 🫡 artık muayeneye gerek yok eve dönebilirim 😆🤣😆🤣 🌞 HERKESE SAĞLIKLI HUZURLU BİR HAFTAORTASI OLSUN💐🌷💐
Reklam
....... E K S İ K D E Ğ İ L
1.Bezm-i cânânda dilâ sâz ü nevâ eksik degil Kâ'inât-ı pür-hikemden hîç sadâ eksik degil 2.Bir tarafdan ta'n-ı a'dâ bir tarafdan cevr-i yâr 'Âşık-ı șûrîde-serden hîç belâ eksik degil 3.Zillet ü gamdur tama' ehlinde aslâ zevk yok Dehrde ehl-i kanâ'atden safa eksik degil 4.Ârif ile ülfet itmek mûcib-i rif'at durur Âșinâ-yı bî-'akıldan hiç cefâ eksik degil 5.Zevk-i rûhdan bî-habersin zâhid-i tîre-nihâd Yohsa bu bâzâr-ı 'aşkda hûb-edâ eksik degil 6.Râst gelürsin gam yeme elbet tabîb-i hâzıka Hîrelenme ey gönül derde devâ eksik degil 7.Kendini yog anla Sıdkî bakma nakş-ı âleme `Âkbet her nesneden mahv u fenâ eksik degil
NARİNLERİN ARADIKLARI .
🌹 H 🌹 🌹 A 🌹 🌹 N 🌹 🌹 I 🌹 🌹 M 🌹 🌹 E 🌹 🌹 F 🌹 🌹 E 🌹 🌹 N 🌹 🌹 D 🌹 🌹 İ 🌹 🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹 🌹 G Ü L İ S T E R 🌹 S E V M E K İ S T E R 🌹 S E V İ L M E K İ S T E R H A Y I R L I B İ R E Ş 🧑‍💼 İ S T E R 🌹🌹🌹🌹🫂🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
G Ü N A Y D I N 1 K
🙃🌞 öyle uzaktan bakma dök içindekileri rahatla 😹 … diyebileceğimiz bir gün olsun 😺😸🙋🏻‍♀️🙋🏻‍♀️🙋🏻‍♀️
"Anladınız mı beni? Çarmıhtakine karşı Dionyssos..."
Bugüne değin “doğru” (Wahrheit) dedikleri ne varsa yalanın en kötüsü, en iki yüzlüce, en iğrendirici biçimi olarak açığa çıkarılmıştır: o kutsal “sözde neden”, insanlığı d ü z e l t m e k , gerçekte yaşamın iliğini, kanını emecek bir kandırmaca olarak töre bir kan emicilik olarak ortaya çıkarılmıştır: Törenin ne olduğunu bulan, onunla birlikte
Ecrasez l'infame! : Ezin alçağı! (Voltaire'in kiliseyi kastederek söylediği söz.)Kitabı okudu
Reklam
Bir insan türüne değer biçmek için onun sürüp gidişinden ne sonuç çıkarılıyor bu düşünülmelidir – varoluş koşullarını bilmelidir onun. İyilerin varoluş koşulu bir y a l a n d ı r : başka bir deyimle gerçekliğin temelde ne türden olduğunu, hangi anlamda alınırsa alınsın, görmek i s t e m e m e k t i r . Oysa gerçek tüm iyiliksever içgüdüleri gerektirecek, o beceriksiz, iyi ellerin ikide bir kendi işine karışmasına göz yumacak türden d e ğ i l d i r. Genelde tüm türden s a k ı n c a d u r u m u n u bir karşı çıkış, ortadan kaldırılması gereken bir şey diye anlamak, e ş s i z b i r n i a i s e r i e ‘dir [bönlük] tümden ele alınırsa, sonuçları bakımından açık bir yıkım, korkunç bir salaklıktır.
…bundan daha da önemlisi, düşünce konusunda gittikçe kendine çeki düzen vermeye çalışan, gittikçe uyuşuk duruma gelen, içgüdü yönünden yoksullaşan Alman ulusuna saldırmaktır sanırım. Ellerine ne geçerlerse yiyorlar hep, karşıtlarla besleniyorlar, ister “inanç” olsun, ister “bilimsel düşünce”, ister “Hrıstiyanlığa özgü sevgi” olsun, ister évangile
Ancak bütün dünya benden başka türlü düşünüyor. Bir fizyolog böyle bir değer karşıtlığından kuşku duymaz. Nitekim organizma içinde en önemsiz bir bölüm kendini korumayı, güç pekiştirmesini, bütünlemesini, kendi “bencilliğini” kesinlikle sürdürmede biraz şaştı mı organizmanın bütünü yozlaşır. Fizyolog yozlaşan bölümün k e s i l i p atılmasını ister; yozlaşma ile dayanışma diye bir olay tanımaz; ona acımayı da düşünmez bile. Oysa papazın i s t e d i ğ i, bütünün, insanlığın yozlaşmasıdır: bu yüzden yozlaşmışı s a k l a r , - bunun karşılığında egemenliği altına alır onu… O “ruh” (Seele), “tin” (Geist), “özgür isteme”(freier Wille), “Tanrı” gibi törede geçerli yalancı kavramların, kullanılan kavramların anlamı insanlığı fizyolojik nitelikte yıkmak değil midir? Kendini koruma, gövdenin, b a ş k a s ö y l e y i ş i y l e y a ş a m ı n gücünü arttırma çabası engellenirse kansızlık bir ideal, gövdeyi küçümseme “ruhun kutsanması” (das Heil des Seele) sayılırsa bunlar y o z l a ş m a y a ( décadence) yol açmak değil de nedir? –Dengeyi yitirme, doğal güdüleme karşı direnme, bir sözcükle – “bensizlik” – şimdiye değin t ö r e buydu…Tan Kızıllığı ile ilk kez o bencil olmayan töreye karşı savaşa girdim.-
Benim ödevim, insanlığın en yüksek aşamada kendi benliğini kavrayacağı, geriye dönüp bakacağı, ileriye bakacağı, rastlantının, papazların egemenliğinden kendini kurtaracağı, niçin, neden sorunlarını ilk kez bir b ü t ü n l ü k içinde ortaya koyacağı bir anı, b ü y ü k b i r ö ğ l e ‘ y i sağlamaktır, ödevim böyle bir anlayışın zorunluluğu ile bağlantılıdır, onun sonucudur; insanlık doğru yolu kendiliğinden bulmamıştır, onun yönetilmesi de T a n r ı s a l değildir pek; çünkü yadsıyan, yıkıma sürükleyen içgüdü, o y o z l a ş m ı ş gücüdür, onu saptırmış, en kutsal değer kavramları altında baskıya almıştır. Töresel değerlerin kaynağı sorusu bu yüzden benim için ö n d e g e l e n bir sorudur; nitekim insanlığın geleceği de buna bağlıdır. Gerçekte tüm varlığın en iyi ellerde yürütüldüğüne, bir tek kitabın, İncil’in insan yazgısını yöneten Tanrısal bilgelik konusunda son sözü söylediğine, ötesini düşünmemek gerektiğine i n a n m a y ı istemek; gerçeğin diline çevrilirse şu anlamı taşır: durum bunun büsbütün tersidir – o acınası durum doğrudur- bugüne değin insanlık en k ö t ü e l l e r e kalmıştır, en yetersizlerin, düzencilerin, öç alıcıların, o “ermiş” denen, dünyayı kötüleyen, insanlığın yüzünü karartan kimseler onu yönettikleri inancının açığa çıkmasını istemiyorlar. Papaz, (o kılık değiştirmiş papazlar, filozoflar da bunların içindedir) yalnızca belli bir din topluluğu içinde değil, genelde egemenlik sağlamıştır.
Reklam
“İnsanca, Pek İnsanca” bir bunalımın anıtıdır. Kendilerine ö z g ü r düşünürler diyenler için bir kitap: her tümce bir utkuyu anlatır – kendi doğam içinde özüme a y k ı r ı d ü ş e n d e n böyle kurtardım kendimi. İdealizimdir benim özüme aykırı düşen: şöyle söylüyor başlık “ s i z i n ideal nesneler gördüğünüz yerde b e n -insanca, pek insanca nesneler görüyorum ancak!...” D a h a iyi tanıyorum insanı ben…Burada “özgür düşünür” sözcüğü başka bir anlamda anlaşılmaz: ö z g ü r l ü ğ ü n ü sağlamış, kendini yeniden bulup kavramış düşünce. Sesin yapısı, tınısı tümden değişmiştir: kitap kurnazca, soğuk, kimi durumlarda katı ve alaycı bulunur. S o y l u bir beğeniden kaynaklanan bir tinsellik alttan yukarı doğru gelen bir tutku akıntısına direnir gibidir. İşte bu bağlamda, kitabın 1878’de zamansız yayınlanışına karşı bir çekince diye V o l t a i r e ‘in yüzüncü ölüm yıldönümüne rastlamasını göstermem bir anlam taşımaktadır. Çünkü Voltaire, kendinden sonra gelen yazarların tümden tersine, hepsinden önce g r a n d s e i g n e u r ‘ dü [soylu kişi] düşünce yönünde: tam benim olduğum gibi.
Şöyle bir göz atalım yüzyıl sonrasına, benim iki bin yıldan beri doğaya karşı olumsuz girişimlerden ve insanın yozlaştırılmasından yakınmam etkili olmuş, başarıya ulaşmıştır, diyelim. Yaşamın bu yeni kesimi, görevlerin en büyüğünü, daha yüksek bir insanlık yetiştirmenin sorumluluğunu yüklenecek, bunun bir bölümü olarak da soysuzlaşmış, asalaklaşmış her nesnenin acımaksızın yok edilmesini üstlenecek. Dionyssosça bir durumun bile yeniden ortaya çıkabileceği o y a ş a m s a l b o l l u ğ u yeryüzünde olanaklı kılacaktır. Ben t r a g i k bir çağı bildiriyorum: insanlık en acımasız, en zorunlu savaşları, u f a k b i r a c ı d u y m a k s ı z ı n arkada bıraktığı evrede, yaşamı onaylamanın en yüksek sanatı olan tragedya yeniden doğacaktır.
İnsan k e n d i k e n d i n i n d a y a n a ğ ı olmalı, insan iki ayağı üstünde yiğitçe durabilmeli, yoksa başka türlü s e v e m e z.
B e n, y ü r e ğ i n i y i t i r m i ş b u z a m a n d a n k o r k u y o r u m*
Sayfa 61 - KırmızıkediKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.