1999 depremini İstanbulda yaşadım. İlk günlerden itibaren okulum ve ailemle yardıma gittim, henüz 13 yaşındaydım. Gördüklerimi, yaşadıklarımı hiç unutmadım. O yıllarda beklenen İstanbul depremi için gerginliğin arttığını profesörlerin çalışmalarını, uyarmalarını ve bende oluşan travmaları anlatmam çok zor. Deprem Dede diye haklın adlandırdığı Ahmet Mete Işıkara’dan bir çok eğitim aldım. Okullarda deprem tatbikatları, çantalar, buluşma noktaları bir çok farkındalık geliştirdik. Peki sonra?…
Ben 37 yaşıma geldim, deprem vergilerimi ödedim, hala çantam kapının önünde, yeni binalarda yaşamaya çalıştım ve yeğenime deprem olduğunda neler yapması hakkında bilgilendirdim. Sonra 6 şubat 2023 te öğrendim ki yeni binalarda da binlerce insan ölebiliyormuş, yardım kuruluşları umutlarımı yıkabiliyormuş, hala depremde bile siyaset yapılıyormuş, Adapazarından farklı olarak askerlerin yardımları engellenebiliyormuş, deprem vergilerimizi sorgulayamıyormuşuz, hayvanların canı hiçe sayılabiliyormuş yani 1999dan beri hiçbir şey değişmemiş, İstanbul için de alınan tedbirler rant amaçlı kullanılmış. Alınan kararlarda sadece afet yönetme üzerineymiş ki yönetemediklerine şahit olduğumuz halde.
Senelerce bütün uzmanlar Adapazarı depreminden sonra enerjinin Marmara denizinden geçen faya biriktiğini söyledikleri halde olanlar bunlarmış.
Bu kitapta olayların detaylarını, tarihsel bütünlüğünü ve bir jeoloğun ağıtını okudum,
sizin de okumanızı çok isterim.