Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Zaman iyi bir öğretmendi. Ama bu ne pahalı bedel; ne kabadayı bilgi. [Mücella-Nazan Bekiroğlu]
İnsan Büyüdükçe Yalnızlaşır.. Zeus Kabadayı
Reklam
Yalnızlık en çok bana yakışıyor. Zeus Kabadayı
Ben sağ ve sol ideolojilerin karşısında büyümüş bağımsız bir yazarım. Beni hiçbir ideoloji kalkıp bayrak yapmadı. Benim yazarlık hayatım boyunca, hani sağcılar sağcı yazarları över, solcular solcu yazarları över bayrak yapar hani... Onlar kendi şairlerinin yazarlarını, benim böyle bir şeyim olmadı. Bana hep sansür uygulandı. Böyle kabadayı konuştuğum için kusura bakmasınlar. Ben bu topraklarda çok sansür yemiş en çok sansür yemiş yazarlardan biriyim. Medya benim yüzüme bakmadı kitaplarımı hiçbir yerde basmadı beni dışladılar. Beni marjinal bir yere koymaya çalıştılar ama ben edebiyata inandım. Kelimelere inandım ve konuşuyorum. Hiç umrumda değil bu insanlar. Nihat Genç
“Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar… Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, insanlar, yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı hem de alaycı bir gülüşle dinlerler bunları...Lâkin tek korkum: yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan. — Hayat tecrübelerimle şu yargıya vardım ki, başkalarıyla benim aramda korkunç bir uçurum var, anladım, elden geldiğince susmam gerek, elden geldiğince düşüncelerimi kendime saklamalıyım. Ve şimdi yazmaya karar vermişsem, bunun tek nedeni, kendimi gölgeme tanıtmak isteğidir. ---- Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya. Yeryüzünün, gökyüzünün güçlülerine avuç açanlar, yaltaklanmasını bilenler için…”
Şair-o korkak asker müflis adam adayı Damarları kupkuru hüznü çok kabadayı Türkçeyi omuzlamış o yemyeşil bohçayı Dizleri sarsılıyor kan geliyor ağzından..
Tamgalar
Tamgalar
Reklam
Vaktiyle bir derviş berbere gidip: - Vur usturayı berber efendi, der. Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar ve diğer tarafa usturayı vuracakken, mahallenin kabadayısı içeri girer. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak: Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye bağırır. ‘Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder. Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile: 'Kabak aşağı, kabak yukarı.' Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Kabadayı oracıkta feci şekilde can verir. Berber dervişe bakar, sorar: - Biraz ağır olmadı mı derviş efendi? Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir: - Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!
Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya. yeryüzünün, gökyüzünün güçlülerine avuç açanlar, yaltaklanmasını bilenler için.
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
“Dünya artık ne işime yarardı ki? Bu dünya benim için değil bir avuç hayâsız, yüzsüz, dilenci tabiatlı, çokbilmiş, kabadayı, gözü gönlü aç insanların olduğunu hissediyorum. Bunlar dünyaya uyumlu olarak gelmişlerdi; yeryüzünün, gökyüzünün güçlüleri karşısında, kasap dükkânın önünde bir parça et için et için kuyruksallayan aç köpek gibi, dilleniyor, yaltaklanıyordu…” Sadık Hidayet/ Kör Baykuş
"İçimde her şeyi gözleri dolu dolu kabullenen bir çocuk var."
Dünya, ıssız yaslı bir ev gibi görünüyordu gözüme ve ben bağrımda bir acı duyuyordum. Bana göre değildi bu dünya, bir avuç dilenci, yüzsüz, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi onlar için kurulmuştu bu dünya. Gönlümde düğümlenen bir şeydi bu ızdırap, bu hüzünlü hal; kasırgadan az önceki hava'yı andırıyordu. Hissettim ki benim düşüncelerimde dayanıksız bir avuç kor gibidir, kül olmuştu bir üflemeye bakar. Birbirine ters düşen öyle çok şey gördüm, bir biriyle çelişen öyle çok şey duydum ki! Artık hiçbir şeye inanmıyorum Bazı kimselerin ölümle savaşı daha 20'sinde başlar, bir çokları yağ bitmiş lambalar gibi, sessiz yavaş ecelleriyle sönerler. Yalnız ölüm yalan söylemez.. Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Kimse göründüğü kadar dayanıklı değildir. Sadece görünmeyen yangınlar,duyulmayan fırtınalar, gizlice çürüyen ruhlar vardır. Nedir günler? Nedir aylar? Benim için önemi yok...
Reklam
Dünya, ıssız yaslı bir ev gibi görünüyordu gözüme ve bağrımda bir acı duyuyordum. Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya. Gönlümde düğümlenen bir şeydi bu ızdırap, bu kederli hal; kasırgadan az önceki havayı andırıyordu. Hissettim ki benim düşüncelerim de dayanıksız bir avuç kor gibidir, kül olmuştur; bir üflemeye bakar. Birbirine ters öyle çok şey gördüm, birbiriyle çelişen öyle çok şey duydum ki! Artık hiçbir şeye inanmıyorum..
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılmaz bu dertler. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin. Düşündüm, herkesin gökyüzünde bir yıldızı varsa, benim yıldızım uzak, karanlık, anlamsız olmalı. Belki de hiç yıldızım olmadı. İçimde müphem bir arzu: Bir deprem olsa da, bir
Günaydın
Güçlü ol ama kaba;değil, Nazik ol ama zayıf değil, Cesur ol ama kabadayı değil, Düşünceli ol ama tembel değil, Mütevazi ol ama önyargılı değil, Gururlu ol ama kibirli değil. Kişisel gelişimin en eski efsanelerinden olan Jim Rohn’un sözleri hala milyonlarca insanın hayatını etkilemeye devam ediyor.
Sadri Alışık'ın 29. sene-i devriyesi
Kendine özgü üslubu ve selamıyla halen Türk izleyicisinin seyretmekten keyif aldığı isimlerden olan sanatçı, "Bir Ömürlük İstanbul" adlı şiir kitabıyla da İstanbul'a sevdasını kaleme aldı. Karaciğer yetmezliği nedeniyle dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın desteğiyle 1990'da ABD'ye giden sanatçıya Prof. Dr. Münci Kalayoğlu ve ekibi tarafından organ nakledildi. Karaciğer, böbrek ve solunum yetmezliği ile kemik iliği hastalığı için tedavi gören Alışık 18 Mart 1995'te İstanbul'da yaşama veda etti. Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilen sanatçının anısına, eşi Çolpan İlhan tarafından kurulan Sadri Alışık Kültür Merkezince her yıl "Sadri Alışık Sinema ve Tiyatro Ödülleri" veriliyor. Usta oyuncunun rol aldığı bazı filmler şöyle: "Fato-Ya İstiklal Ya Ölüm", "İstanbul Geceleri", "Çakırcalı Mehmet Efe", "İstanbul Çiçekleri", "Hürriyet Şarkısı", "Allah'a Ismarladık", "Kendini Kurtaran Şehir-Şanlı Maraş", "Tanrı Şahidimdir" "Vatan ve Namık Kemal", "Yavuz Sultan Selim Ağlıyor", "İki Süngü Arasında", "Suçlu Benim", "Soygun", "Halıcı Kız", "Daima Kalbimdesin", "Çalınan Aşk", "Korkusuz Kabadayı", "İlk Göz Ağrısı".
742 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.